Son yıllarda milyonlara varan ağaç katliamı ve en son Taksim Gezi Parkı’na yönelik saldırı Marx’ın “kapitalizm gölgesini satamadığı ağacı keser” sözünün bir kez daha hatırlanmasına yol açtı.
Trafik, beton yığınları ve şantiyelerle etrafı kuşatılan Taksim Gezi Parkı dün gece ilk fiili saldırıyı yaşadı. Gezi Parkı’nda iki ağacın söküldüğü ve bir duvarın yıkıldığına şahit olanlar, sosyal medya aracılığıyla saldırıyı gündeme getirdi. Haberi alanlar, ağaçların kesilmesini engellemek için tüm gece Gezi Parkı’nda dönüşümlü nöbet tuttular.
Kısaca anımsatacak olursak, İstanbul Büyük Şehir Belediye Meclisi, 16 Eylül 2011 tarihli kararında bu parkın yıkılıp “kentsel dönüşüm”le uyumlu bir şekilde yeniden inşasını öngörüyordu. Bu karar Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından kabul edilmemişti. Ancak, geçtiğimiz Mart ayında Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu, belediye meclisinin kararını onayladı ve bölgedeki ağaç katliamının önünü açtı.
Bahsi geçen Topçu Kışlası projesinde, Taksim’deki tek yeşil alan Gezi Parkı’nın da alışveriş merkezine dönüştürülmek istendiği biliniyor.
Dönüşümlü nöbetin gece boyu sürmesinin ardından sabahın ilk saatlerinde, Taksim Gezi Parkı Koruma ve Güzelleştirme Derneği ile Ayaspaşa Derneği, İstanbul 2 numaralı Kültür Varlıkları Koruma Bölge Kurulu’na yıkımın hukuksuz olduğuna ilişkin dilekçe verdi.
Gezi Parkı gün içinde kalabalıklaşırken, öğle saatlerine doğru, yıkım ekibi ve zabıta yıkıma devam etmek için geri döndü. Bu sırada nöbeti sürdürenler, yıkıma gelen buldozerleri durdurmaya çalıştığı için polis terörüne maruz kaldılar. Biber gazı kullanan çevik kuvvet, yıkıma direnenleri parktan şiddet kullanarak çıkarmaya çalıştı. Nöbetçiler kararlılıkla parkı terk etmeyince polis ve yıkım ekibi geri çekildi.
Saat 19:00 olduğunda ise, Gezi Parkı’nda çadırlar kurulmaya başlandı. Parkın yıkılması ve ağaçların kesilmesi kararından vazgeçilene dek parktan ayrılmayacağını vurgulayan eylemciler, nasıl bir mücadele yöntemi izleyeceklerini belirlemek için toplantı düzenlediler.
Tüm geceyi Gezi Parkında geçirecek olan eylemciler, karardan geri adım atılana dek alanı terk etmeyeceklerini sloganlarında “Gezi Parkı Bizim!” diyerek tekrar tekrar ifade ediyorlar. Ağaçlar ve tüm doğal yaşamları yok edilmeye çalışılan hayvanlar tedirgin. Çünkü buradan başka gidecekleri bir yer yok. Çünkü O’nlar “gökyüzünün ve ağaçların çocukluğunu” biliyorlar.
AKP, savaşı desteklemekten, iş yasalarında kazanılmış haklarımızı gasp etmeye, “kentsel dönüşüm”den, eril, baskıcı ve çevre düşmanı politikalara her fırsatta gerici yüzünü göstermeye devam ediyor. Onun bu kapsamlı faaliyetleri, emekçilerin yaşam alanlarını yok ederken, sermaye sahipleri ve sermayenin varlığı açısından hayati önem teşkil ediyor. Gezi Parkı’na yapılan saldırı da bunun bir parçası. Ağaçlardan arkadaşı olanlar ve hala da olanların nöbetten ayrılmamaları gerekiyor. Çünkü gerçekten “sonra diye bir şey yoktur.”*
* İtalikler: İlhan Berk; Ağaçlardan arkadaşlarım oldu