ABD’de COVID-19 bulaşan insan sayısı her iki günde bir ikiye katlanırken, ülke genelinde hastaneler tam kapasiteye yaklaşıyor. Cuma günü bildirilen yaklaşık 20.000 yeni vaka ile birlikte toplam vaka sayısı 100.000’e çıktı. 250 kişinin daha hayatını kaybetmesiyle birlikte toplam ölü sayısı 1.500’ü geçti.
Aynı anda doktorlar ve hemşireler ülke genelinde koruyucu donanım ve sağlık ekipmanı sıkıntısıyla karşı karşıya bulunuyor.
Mount Sinai West Hastanesi’nde çöp poşeti giyen hemşireler (Fotoğraf: Facebook, Diana Torres)
Hayat kurtarıcı solunum cihazlarındaki eksiklik, hızla, koronavirüsten ölüm sayısını büyük ölçüde arttıracak merkezi etmen olarak ortaya çıkıyor.
ABD’de salgının merkezlerinden biri olarak ortaya çıkan Detroit şehir merkezinde bulunan Henry Ford Sağlık Sistemi, hastaları, “eksiklikler yüzünden, son derece hasta olanlar yoğun bakım ünitesi ya da solunum cihazı hizmeti alamayabilecekleri” konusunda uyardı. Detroit Belediye Başkanı Mike Duggan (eski bir sağlık hizmeti yöneticisi), dün “dürüstlüğü” için bu açıklamayı övdü.
Diğer sağlık hizmetleri sistemleri daha da korkunç önlemler almaya hazırlanıyor. Washington ve Alabama eyaletleri, zihinsel engellileri hayati tedaviden yoksun bırakmalarına izin verecek yasalar hazırlıyor.
Alabama Engelli Avukatları Programı’nın açtığı davada, eyaletin solunum cihazlarını kısıtlı miktarda dağıttığı acil durum planının “özellikle zihinsel engeli bulunan belirli insanları seçip solunum cihazı kapsamı dışında bıraktığını” belirterek şöyle devam ediyor: “Hastanelere, ‘ağır ya da büyük zeka geriliği’ olan ‘hastalara mekanik solunum cihazı desteği sunmama’ talimatı verildi… Bu politika çocuklara da uygulanıyor.”
Sağlık uzmanları, birkaç gün içinde, kimin yaşayıp kimin öleceğine karar vermeye zorlanarak en kötü kabuslarını yaşıyor olacaklar.
Trump’ın, “hiç kimse en kötü kabuslarında bile on binlerce solunum cihazına ihtiyacımız olacağını düşünmemişti” iddiası, apaçık bir yalandır. Gerçekte ise epidemiyolojistlerin, sağlık uzmanlarının ve hatta devlet kurumlarının sayısız raporu ve makalesi, tam da bu tür uyarılarda bulunmuştur.
Sayıştay’ın 2003 yılındaki bir raporu şu uyarıda bulunmuştu: “solunumla ilgili enfeksiyonlarda sıkça ihtiyaç duyulan solunum cihazı gibi tıbbi ekipmanlar az sayıda hastanede mevcut.” Sağlık ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, 2005’te yayımladığı Pandemik Grip Planı’nda, “şiddetli bir pandemi durumunda, örneğin mekanik solunum cihazlarında açık meydana gelmesi olasıdır…” diye belirtmişti.
Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri, Haziran 2017’de epidemiyolojistlerin hazırladığı “İnfluenza Salgınları İçin Solunum Cihazı Stoku” başlıklı bir raporu yayımladı. Raporda şunlar belirtiliyordu: “Yoğun bakım ünitelerinin solunum cihazı desteğine ihtiyaç duyan herkesi tedavi etmek için yeterli kaynağa sahip olmayabileceği konusunda ciddi kaygı duyulmaktadır. Önceki çalışmalar, mevcut kapasitelerin kısmen sert salgınların bile üstesinden gelmeye yetersiz olduğunu öne sürüyor…”
Bunlara rağmen, hem Demokratlar hem de Cumhuriyetçiler döneminde, federal hükümet hiçbir şey yapmadı. Son yirmi yıl boyunca her yıl orduya harcanan miktar, ülke genelinde bir milyon solunum cihazı stoku yapmaya harcayacağı miktarın 50 katından fazladır. Böyle bir stok yapılması, yılda yaklaşık 15 milyar dolara mal olacaktı. Bu, bankaları kurtarmak için kullanılan kaynakların çok küçük bir kısmına denk düşmektedir.
Gelinen noktada, kritik önem taşıyan suni solunum cihazlarında ortaya çıkan eksiklik karşısında, büyük şirketler, COVID-19 salgınını, fahiş fiyat uygulaması ve vurgunculuk yoluyla devasa kârlar elde etme fırsatı olarak görüyorlar.
New York Times (NYT), Cuma günü, Trump yönetiminin General Motors’un (GM) talep ettiği fiyatı kabul etmemekte ısrar etmesi nedeniyle GM’nin solunum cihazı üretme planlarının suya düştüğünü bildirdi.
Bu adım, “Federal Acil Durum Yönetimi Kurumu’nun, tahmini maliyetin fahiş olup olmadığını değerlendirmek için daha fazla zamana ihtiyaç olduğunu söylemesinin ardından geldi. Fiyat etiketi 1 milyar dolardan fazlaydı ve General Motors’a ön ödeme olarak birkaç yüz milyon dolar ödenecekti.” GM, geçtiğimiz yıl 6,5 milyar dolar kâr ettiğini bildirmişti.
NYT şunları ekliyordu: “1,5 milyarlık fiyat etiketine göre bir solunum cihazı 18.000 dolar tutuyor. Toplam maliyet ise, Pentagon’un en gelişmiş savaş uçağı olan F-35’lerden kabaca 18 tane satın almaya denktir.”
GM, daha sonra, tıbbi cihaz şirketi Ventec ile ortaklaşa solunum cihazı üreteceğini duyurdu.
Trump yönetimi, şirketlere herhangi bir talep dayatmak istemediği için, solunum cihazı ve başka ekipman üretimini zorunlu kılmak için Savunma Üretimi Yasası’na başvurmaktan haftalarca uzak durdu. Trump, Cuma günü, GM’yi zaten yapmayı taahhüt ettiği bir şeyi yapmayı “zorlamak” için yasaya başvuracağını açıkladı.
Arz yetersizliği nedeniyle, solunum cihazlarının neredeyse hiçbiri, talepte önümüzdeki iki ay içinde beklenen büyük artışı karşılamak üzere hazır olmayacak. NYT şunları belirtti: “Sektör uzmanları, bu genel desteğin, belki de hastalıkta ‘ikinci dalga’nın meydana geleceği yaz başına kadar büyük bir etkide bulunmayacağını söylediler.”
Trump yönetimi ile otomotiv devi GM ne kadar ödeme yapılacağı ve şirketin ne kadar kâr edeceği üzerine pazarlık ederken insanlar ölüyor.
Sosyalist Eşitlik Partisi, dev sağlık ve imalat şirketleri dahil olmak üzere bütün büyük şirketlerin kamu işletmelerine dönüştürülüp demokratik denetim altına alınması için mücadele ediyor. Tüm kaynaklar, şirketleri kurtarmak ve Wall Street varlıklarını satın almak için değil, bir acil durum programıyla hastaneler inşa etmek ve solunum cihazları ile diğer gerekli ekipmanları üretmek için kullanılmalıdır.
Özel mülkiyet, insanların yaşamlarını kurtarmanın önünde bir engel haline geldiği ölçüde ortadan kaldırılmalıdır. İnsanlığın muazzam teknolojik-bilimsel ilerlemeleri ve devasa üretici güçleri, kâr güdüsünün ve ulus devlet sisteminin prangalarından kurtarılmalıdır.
Bu koronavirüs krizinin üstesinden gelme ve ona hazırlanma yönündeki tüm ciddi çabalar, üretim araçlarının özel mülkiyeti eliyle baltalanmıştır. Temel mesele şudur: ekonomik yaşam egemen seçkinler tarafından kâr ve servet birikimi doğrultusunda mı, yoksa işçi sınıfı tarafından toplumsal ihtiyaçlar temelinde mi yönetilecek? Kapitalizm mi, sosyalizm mi?
Bütün işçileri ve gençleri, bugün Sosyalist Eşitlik Partisi’ne katılmaya ve bu mücadeleye girişmeye çağırıyoruz.