ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson, dün [18 Ocak], Amerikan emperyalizminin Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın Rusya ve İran destekli yönetimini devirme yönündeki yeni sömürgeci emelinden vazgeçmeyeceğini taahhüt etti. Tillerson, emperyalist bir kibirle, ABD’nin askeri güçlerini Suriye içinde süresiz olarak tutacağını ve Şam’da ABD’ye bağımlı bir devlet işlevi görmeyen hiçbir hükümeti kabul etmeyeceğini ilan etti.
Tillerson, California’daki Stanford Üniversitesi’nin Hoover Enstitüsü’nde yaptığı konuşmada, ABD’nin Suriye’de rejim değişikliği gerçekleştirmeye çalışma kararlılığını yeniden doğruladı. Onun konuşma yaptığı toplantıya eski Bush yönetiminin Ulusal Güvenlik Danışmanı ve Irak’ın yasadışı istilasındaki rolü nedeniyle savaş suçlarından yargılanması gereken Condoleezza Rice’ın ev sahipliği yapması oldukça yerindeydi.
ABD’nin Suriye’de olmasının tek nedeninin Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD) ile savaşmak olduğu düzmece bahanesi bir kenara atılmış durumda. Tillerson, konuşması boyunca, Suriye hükümetini desteklediği için, İran’ı defalarca kınadı. Irak’ı istila eden, Suudi Arabistan’daki ve Körfez ülkelerindeki monarşik diktatörlükleri destekleyen iktidarın temsilcisi, İran’ı “Ortadoğu’da egemenlik” peşinde koşmakla suçladı. O, ABD’nin “Suriye’deki kötücül İran etkisini azaltıp kovmaya” kararlı olduğunu açıkladı.
Tillerson, ayrıca, Rusya’nın Şam’a desteğini çekmesini ve Suriye’deki hükümete kenara çekilip Amerikan denetiminde kukla bir devlet kurulmasını kabul etmesi için “yeni düzeylerde baskı yapması”nı talep etti. O, açıkça, ABD’nin hedefinin “Esad’ın [devlet başkanlığından] ayrılması” olduğunu belirtti.
Amerikan egemen sınıfının caniliği ve ikiyüzlülüğü sınır tanımıyor. Tillerson, ABD seçimlerine “Rus müdahalesi” yönündeki histerik suçlamaların ortasında, açıkça, Suriye’nin yazgısını ABD’nin belirleyeceğini ileri sürdü. ABD’nin birlikte çalıştığı siyasi güçler arasında, Washington’ın ülkeyi mahveden yedi yıllık iç savaşa müdahalesini gerekçelendirmek için kullandığı İslamcı aşırılıkçılar da bulunuyor.
Tillerson’un özetlediği politikanın pervasızlığı sınırsızdır. ABD, rejim değişikliği amacıyla, ülkenin doğu bölgesini İslamcı milislerin yönetimi altına sokarken, kuzeyde Kürt milliyetçisi güçlerin denetimi altında bir Amerikan mandasını resmen biçimlendirerek, etkin şekilde Suriye’yi parçalamaya çalışıyor.
Tillerson, ABD’nin, Suriye hükümetinin kontrolü altındaki bölgelere karşı bir ekonomik ambargoyu uygulamaya çalışırken, vekillerinin elindeki alanlara sözde yeniden yapılanma yardımı yönlendireceğini belirtti. ABD bölgesi, Suriye güçlerinden, zaten ülkede olan 2.000 ABD askeri ve Irak ile Körfez devletlerinde üslenmiş ABD Hava Kuvvetleri varlıkları tarafından korunacak.
Tillerson’ın konuşmasından önceki gün, Ortadoğu’daki ABD kuvvetlerinin bir sözcüsü, 30.000 kişilik bir Esad karşıtı milis gücü kurup silahlandırma planını duyurmuştu. ABD’nin bu güce almak istedikleri arasında eski IŞİD savaşçılarından ve El Nusra Cephesi gibi El Kaide bağlantılı İslamcı milis üyelerinden yüzlerce kişi var.
ABD planlarının başlıca hedeflerinden biri, Suriye’deki iç savaşı sona erdirmeye yönelik görüşmelerin yapılması için Rusya önderliğinde atılan adımları baltalamak ve raydan çıkarmaktır. Önümüzdeki ay Rusya’nın Soçi kentinde Esad karşıtı çeşitli hiziplerin davet edildiği bir konferans yapılması planlanmıştı. Şimdi, bu unsurlara, görüşmeler yerine savaşmayı sürdürmeleri için, ABD tarafından açık uçlu bir askeri ve mali destek sağlanıyor.
Suriye savaşının 2011’den bu yana en az 500.000 insanın ölümüne neden olduğu tahmin ediliyor. Beş milyondan fazla insan sığınmacı olarak ülkeyi terk etmiş ve en az altı milyon insan Suriye içinde yerinden edilmiş durumda. Tüm kentler ve kasabalar, öldürücü çatışmadaki tüm taraflar eliyle gerçekleştirilen ayrım gözetmeyen bombardımanlarla enkaz haline getirildi.
Tillerson’ın konuşması, yalnızca Suriyeli kitlelerin yaşadığı dehşetlerin devamını değil ama büyük bir şiddet tırmanışını da haber vermektedir.
ABD’nin gündemi Suriye hükümeti tarafından şimdiden reddedilmiş durumda. Suriye Dışişleri Bakanlığı, yayınladığı bir açıklamada, “Suriye topraklarındaki Amerikan askeri varlığı gayrimeşrudur ve uluslararası hukukun açık bir ihlalini ve ulusal egemenliğe karşı bir saldırıyı temsil etmektedir.” diye belirtti.
Hemen ufukta olan şey, bir tarafta ABD destekli güçler ile diğer tarafta Suriye ordusu ve çeşitli Şii milisler biçiminde onun yanında savaşan İranlı, Iraklı ve Lübnanlı gönüllüler arasında büyük çapta askeri çatışmalar tehlikesidir. Asi güçleri ülkenin her yerinde yenilgiye uğratan Suriye hükümetinin operasyonlarının odak noktası, muhaliflerin elindeki kuzey ve doğu topraklarını geri almaya doğru kayıyor. Bu operasyonlar, hala havadan Rus uçakları ve savaş helikopterleri tarafından destekleniyor.
Tillerson’ın konuşmasının ortaya attığı açık soru, Amerikan güçlerinin, getireceği tüm sonuçlarla birlikte Rus uçaklarına saldırıp saldırmayacağıdır.
Ayrıca, Suriye’deki ABD saldırılarının, İran ile açık savaşa yol açması ya da Şii milislerin Bağdat’daki ABD destekli hükümete karşı silaha sarılmasıyla Irak içinde yeni bir iç savaşı ateşlemesi tehlikesi söz konusu.
Washington’ın NATO müttefiki olan Türkiye de ABD planlarına bir o kadar karşı. Türk hükümeti, ABD destekli Kürt milliyetçisi YPG’nin, “terör” örgütü olarak kabul ettiği ve onlarca yıldır ülke içinde sert bir şekilde bastırdığı ayrılıkçı Kürdistan İşçi Partisi’nin (PKK) bir paravanı olduğu konusunda ısrar ediyor. Geçtiğimiz hafta, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Trump yönetimini, “sınırlarımızda bir terör ordusu yaratmak” ile suçladı.
Tillerson’ın dünkü konuşması “Türkiye’nin PKK’li teröristler konusundaki kaygısının üzerine eğilme” yönünde sözel güvenceler verip “yakın işbirliği” taahhüt etse de, Washington’ın Türk egemen sınıfının kendi iç istikrarına ve toprak bütünlüğüne yönelik tehdit olarak gördüğü bir oluşumu desteklediği gerçeği varlığını sürdürüyor. Erdoğan, Türkiye’nin, YPG’nin bölgeyi fiili bir Kürt devleti biçiminde sağlamlaştırmasını engellemek için Suriye’nin kuzeyini istila etmeye hazırlandığı yönünde yinelenen uyarılarda bulundu. Peki, ABD’nin buna tepkisi ne olacak?
ABD’nin Ortadoğu’daki emperyalist entrikasındaki bu yeni aşama, Amerikan destekli asilerin “demokrasi” uğruna bir “devrim” gerçekleştirdiğini iddia ederek Esad rejimini devirme komplosunu destekleyen çok sayıda sahte sol oluşuma yönelik daha ileri bir suçlama oluşturmaktadır. Onlar, Dünya Sosyalist Web Sitesi dahil olmak üzere, ABD’nin rejim değişikliği operasyonuna karşı çıkan herkesi, “tepkisel emperyalizm karşıtlığı” ile suçlamışlardı.
Yedi yılın ardından, ister Kürt milliyetçisi oluşumlar isterse de El Kaide çizgisindeki İslamcı milisler olsun, ABD’nin vekil güçlerinin emperyalizm yanlısı karakteri inkar edilemez. Onlar, başından beri olduğu gibi, Washington’ın Ortadoğu’daki İran ve Rusya etkisini zayıflatma ve petrol zengini bölge üzerinde Amerikan egemenliğini ileri sürme politikasının araçları işlevi görüyorlar.
Sonuç, bir bölgesel savaş ya da nükleer silahlı güçler arasında savaş yönünde son derece artmış olan tehlikedir.