- Bir Rus avcı bombardıman uçağının dün Türkiye-Suriye sınırında Türk savaş uçakları tarafından düşürülmesi, pervasız bir askeri eylemdir. Türk yetkilileri, Suriye’de NATO tarafından desteklenen İslamcı savaşçılar ile Devlet Başkanı Beşar Esad’ın Rusya destekli hükümeti arasındaki vekil savaşını devasa ölçekte tırmandırmak için, kendi hava sahasının Rusya tarafından ihlal edildiği iddiasına sarıldılar. Bu, bir yanda Rusya’nın, diğer yanda ise Türkiye ile diğer NATO üyelerinin yer alacağı topyekün bir savaşı kışkırtma tehlikesi oluşturmaktadır.
Türk yetkilileri, Rus SU-24 savaş uçağının Türk hava sahasını bir dakikalığına ihlal ettiğini iddia ederken, Rus yetkililer, onun Suriye hava sahasının dışına hiç çıkmadığını belirttiler. Türk hava kuvvetleri, Rus savaş uçağını uyarmak için havalanmamış ya da ona Suriye hava sahasına geri dönmesi için eşlik etmemiş ama iddiasına göre beş dakika uyardıktan sonra vurmuştur.
Türkiye’nin, doğrudan ABD hükümetinin önceden onayı olmadan, güçlü bir komşusuna karşı hesaplanamaz sonuçlarla dolu bir karar alması düşünülemez.
- ABD’li yetkililer, Türkiye’nin Rus uçağını düşürmesini desteklediler ki bu, onların Rusya’nın Esad yönetimini savunmak için Suriye’ye yaptığı müdahaleyi ezmek için bu nükleer güce sahip ülke ile doğrudan bir askeri çatışmayı kabul etmeye istekli olduklarını gösteriyor.
Obama, Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande ile birlikte dün Washington’da düzenlediği basın toplantısında, “Türkiye kendi topraklarını ve hava sahasını savunma hakkına sahiptir” iddiasında bulunarak, Rus savaş uçağının düşürülmesini onayladı. Bu, Türk hava kuvvetlerinin benzer bir durum ortaya çıktığında Rus savaş uçaklarına yeniden saldırmasına açık çek verilmesi anlamına gelmektedir.
Obama, ardından, Rusya’yı, NATO tarafından desteklenen Suriye’nin batısındaki İslamcı milislere saldırmaması konusunda uyardı: “Bana göre bu, Rusya’nın Türk sınırına çok yakın bölgelerde operasyonlar sürdürmesi ile bağlantılı süregelen bir soruna işaret etmektedir ve bu operasyonlar, yalnızca Türkiye değil ama çok sayıda ülke tarafından desteklenen ılımlı bir muhalefeti hedefliyor. Eğer Rusya enerjisini DAEŞ’e / IŞİD’e yöneltirse, bu anlaşmazlıkların bazıları ya da hata ve gerginlik ihtimali daha az olur.”
Obama’nın konuşmasının ardından, ABD’nin NATO eski temsilcisi Nicholas Burns, Türk hükümetinin Rus savaş uçağını düşürürken Washington’ın vekili olarak davrandığını bir kez daha ortaya koydu. O, PBS New’a, ABD’li yetkililerin Türkiye-Suriye sınırında bir uçuşa yasak bölge ilan etmeyi değerlendirdiğini söyledi. Bu, İslamcı muhalif güçleri korumak için bölgenin üzerinde uçan Rus savaş uçaklarının vurularak düşürülmesi; yani tam da Türkiye’nin yaptığını yapmak anlamına gelecektir.
- Obama’nın ve Burns’ün açıklamaları, Washington’ın Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD) milislerini hedefleyen bir “terörle mücadele” verdiği iddialarının sahteliğini vurgulamaktadır. Washington, İslamcı teröre karşı olduğunu iddia ederken, gerçekte, Lazkiye’nin dağlık bölgelerinde bulunan ve El Kaide bağlantılı El Nusra Cephesi ile Çeçen İslamcı savaşçıları kapsayan İslamcı güçleri korumaktadır. Washington, IŞİD’e karşı mücadele bahanesiyle, gerçekte, halen Esad’ın iktidardan indirilmesine odaklanmış olan Ortadoğu’daki jeopolitik amaçları peşinde koşmaktadır.
Bu, ABD emperyalizminin amaçlarının önünde askeri bir engel oluşturan ve Esad’ın en önemli müttefikleri olan Rusya ve İran’ın yanı sıra Çin’i de kapsayan her güç ile daha ileri bir karşılaşmada yalnızca bir adımdır. Obama, Ortadoğu’daki çatışmayı tırmandırmaya hazırlanırken, Güney Çin Denizin’deki egemenlik iddiaları konusunda Çin ile ABD arasındaki cepheleşmeyi arttırmak için geçtiğimiz haftalarda Asya’da düzenlenen üst düzey zirvelerden yararlandı.
- Bizzat IŞİD’in, onların değişen ihtiyaçlarına uygun şekilde, emperyalist güçlerin savaşlarının bahanesi olarak ortaya çıktığı ve uluslararası medyada boy gösterdiği her zamankinden daha açık hale geliyor. Obama yönetiminin, Afganistan’dan çekilmeyi Usame Bin Ladin’i 2011’de, önemli bir ABD müttefiki olan Pakistan’da saklanırken öldürerek gerekçelendirmeye çalışmasının ardından, ortada “terörle mücadele” için herhangi bir hedef kalmamıştı. Washington ve diğer NATO devletleri, 2011’deki Libya savaşında ve Suriye çatışmasının başlangıcında, doğrudan doğruya vekil güçler olarak İslamcı milislerle birlikte çalıştılar.
Bununla birlikte, Washington ve Paris, halk tarafından desteklenmediği için ve dış politika kurumu içindeki derin ayrılıklardan dolayı, Suriye’de 2013’te planlanmış olan savaştan vazgeçmek zorunda kaldığında durum değişti. NATO güçleri bir savaşı gerekçelendirmenin yolunu ararken, onların İslamcı terörizme karşı savaştıkları iddiası, bu güçlere yaslandıklarına ilişkin gerçek kayıtlar eliyle bütünüyle yalanlanmış olmasına karşın, savaşı pazarlamanın bir yolu olarak yeniden çekici hale geldi.
Benzeri İslamcı gruplar örtülü ve açık ABD desteği almaya devam ederken, IŞİD, faaliyetleri Suriye’deki diğer İslamcı güçler tarafından gerçekleştirilen bombalamalardan ve zulümden pek farklı olmadığı halde, medyada saldırı hedefi olarak seçildi.
Dünkü gelişmeler, 13 Kasım’da Paris’te gerçekleşen saldırılar ve teröristlerin şaşırtıcı biçimde istihbarat örgütlerinin burnunun dibinde bir operasyon gerçekleştirebilmesi üzerindeki kuşku bulutlarını daha da arttırdı. Gerçekte, İslamcı terör grupları ile NATO güçleri arasında yakın bağlantılar söz konusudur. Egemen çevrelerin saldırıların ardından Avrupa’da kışkırttıkları güvenlik paniği, IŞİD ile hayali savaş üzerine yaratılmış kafa karışıklığı ile birlikte, bu güçlerin felaket getirici küresel savaşlar yoluyla kendi emelleri peşinde koşmasına uygun siyasi ortamı yaratmalarına yardımcı olmaktadır.
- Uçağın düşürülmesinin zamanlaması oldukça dikkat çekicidir. Bu, aynı zamanda, Washington ile Avrupa’daki emperyalist güçler (özellikle de Almanya ve Fransa) arasında, Rusya’nın, Suriye savaşının yeni-sömürgeci çözümüne ne ölçüde dahil olacağına ilişkin anlaşmazlıkların yaşandığı bir ortamda gerçekleşti. Washington, Avrupalıların Rusya ile bir anlaşma girişimine kararlılıkla son vermek için hamle yapmıştır.
Paris’teki IŞİD saldırılarının ve 14 Kasım’da Viyana’da yapılan görüşmelerin ardından, Hollande, Suriye’de IŞİD’e karşı savaşmak ve Esad’ın bütün büyük devletler tarafından kabul edilebilir koşullarda görevden alınmasını görüşmek için, ABD, Rusya ve Avrupalı güçler arasında bir koalisyon oluşturma planlarını açıklamıştı.
Ama Hollande, Obama ile görüşmek için Washington’a vardığında, Rus savaş uçağının düşürülmesi, onu, Rusya’ya yönelik diplomatik görüşme yönündeki önerilerinin önünü kesen bir oldubitti ile karşı karşıya bıraktı. USA Today, saldırı, “Fransa’nın, Paris saldırılarına misilleme olarak ABD ile Rusya arasında bir ittifak oluşturma yönelişine büyük zarar verdi” diye yazdı.
- Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi (DEUK), geçtiğimiz yıl Ukrayna’da gerçekleşen ABD ve Almanya destekli darbeden bu yana, tekrar tekrar, bir dünya savaşı tehlikesi uyarısında bulunmaktadır. Bu uyarılar, olağanüstü bir hızla gerçeğe dönüşüyor.
Bugün, nükleer silahlara sahip Rusya ile NATO’nun nükleer güçleri arasında bir savaş tehlikesinden, hem medyada hem de önde gelen politikacılar tarafından açıkça söz ediliyor. Bununla birlikte, bu tehlike, başta ABD tarafından olmak üzere, emperyalist çıkarların pervasızca öne sürülmesine ara vermiyor. Tersine, bunlar, savaş yönelimini hızlandırıyorlar.
- Rusya ve Çin yönetimleri, emperyalist güçlerin her zamankinden çılgın politikalarına herhangi bir karşı ağırlık oluşturmamaktadır.
Suriye’deki olaylar, SSCB’nin çeyrek yüzyıl önceki parçalanmasının yıkıcı jeopolitik sonuçlarını bir kez daha göstermektedir. Moskova, Ortadoğu’daki etkisinden arta kalanları savunmak; Çeçenistan ile Rusya’nın başka bölgelerinden gelen İslamcı savaşçıların Esad’ı devirmesini önlemek ve onların, çok kötü toplumsal koşulların ve Kremlin’in Rus şovenisti politikalarının yol açtığı öfkeden kolayca yararlanabilecekleri Rusya’ya savaşmak üzere geri dönmelerini engellemek için her şeyi göze almış durumda.
Troçki’nin, Rusya’da kapitalizmin yeniden kurulmasının onu bir yarı-sömürgeye dönüştüreceğini ifade eden uyarısı gerçekleşiyor. Putin’in, emperyalizmin saldırısına Rusya’nın askeri gücüyle karşılık verilebileceği hayali, yalnızca umutsuz değildir; o, felaket getirici sonuçlara yol açmaktadır. Kremlin’in politikası, emperyalizme teslimiyet ile emperyalist devletlerle dünya savaşı tehlikesi oluşturan pervasız askeri önlemler arasında sallanmaktadır.
- Bir dünya savaşı, devrimci bir uluslararası işçi sınıfı hareketinin ortaya çıkmasıyla durdurulmadıkça, yalnızca olası değil, kaçınılmazdır.
Suriye’deki savaş, emperyalist güçler Hüsnü Mübarek’i deviren Mısır devrimini ezmeye çalışırken ortaya çıkmış ve milyonlarca insanın yaşamını mahvedip bölgedeki bütün önemli güçleri içine çeken patlayıcı bir vekil savaşı haline gelmiştir. Uluslararası işçi sınıfının bir sonraki siyasi saldırısı, artan emperyalist dünya savaşı tehlikesine karşı sosyalizm uğruna mücadele olmalıdır.
25 Kasım 2015