Troçkizm, Stalinizm ve Sahte Sol – IV

Metin Çulhaoğlu’na Yanıt

Kapitalist sistem tarihindeki en derin krizlerinden birini yaşarken, başta emperyalistler olmak üzere, tüm ülkelerdeki egemen sınıflar kapsamlı bir militarizm ve diktatörlük gündemini uygulamaya koymuş durumdalar. Başını ABD emperyalizminin çektiği savaşlara, rejim değişikliği operasyonlarına ve iç savaşlara, her bir ülkedeki burjuva devlet aygıtının hızla bir polis devletine dönüşmesi eşlik ediyor.

Ancak, aynı küresel kriz, yeni bir devrimci işçi hareketinin de maddi temellerini oluşturuyor ve egemen sınıflar, artan toplumsal eşitsizliğe ve bunlara eşlik eden diktatörlük eğilimine karşı işçi sınıfı ve gençlik içinde biriken öfkenin farkındalar. Onlar, yaklaşan kitlesel devrimci işçi hareketlerini engellemek, yolundan saptırmak ve ezmek için, siyasi cephaneliklerindeki en gerici araçları yeniden devreye sokmanın hazırlığı içindeler.

Bu hazırlıkların en önemli parçası, özellikle medyanın ve üniversitelerin kritik bir rol oynadığı kapsamlı bir ideolojik saldırıdır. Sovyetler Birliği’nin Stalinist bürokrasi tarafından yıkılmasının ardından, emperyalist ülkelerin “saygın” üniversitelerinde çalışan birçok akademisyen, coşkulu bir şekilde, “tarihin [sınıf mücadelesinin] sonu”nu ve yeni bir “barış ve ilerleme” çağının başladığını ilan eden kitaplar, makaleler yayınlamışlardı.

Bu yayınlara, sözde “zamanını doldurmuş” ve “20. yüzyıl boyunca felaketlere yol açmış” olan sınıf mücadelesinin yerini alacağı varsayılan bir “demokrasi ve insan hakları” kampanyası eşlik ediyordu. Bu kampanya, küresel şirketlerin desteğiyle önceki on yıllar içinde ABD ve Avrupa üniversitelerinde geliştirilmiş etnik, cinsel, dinsel vb. burjuva kimlik politikaları üzerine kuruluydu ve her durumda emperyalist müdahalelere kitleler gözünde meşruiyet kazandırmayı amaçlıyordu.

Bununla birlikte, dizginlerinden boşalmış bir emperyalist saldırganlığın eşlik ettiği bu zafer çığlıkları uzun ömürlü olmadı. Kısa aralıklarla birbirini izleyen küresel mali çöküşlere ABD’nin 1991 Irak Savaşı (Stalinist bürokrasinin iktidarda iken emperyalizme verdiği son açık destek) ile başlattığı Ortadoğu savaşları ve dünyanın birçok yerindeki askeri müdahaleler eşlik ederken, işçiler ve gençlik, Stalinizmin son ve en büyük ihanetinin (SSCB’nin dağıtılması) yıkıcı etkisini atlatmaya başladı.

21. yüzyıla girerken, Yugoslavya’ya yönelik NATO savaşına (Mart 1999) ve ABD emperyalizminin Irak’a yönelik ikinci emperyalist müdahalesine (Mart 2003) karşı milyonlarca işçi ve genç sokaklara döküldü. Bunu, 2008 küresel mali çöküşünün ardından gelen büyük bir işçi hareketi izledi. Yunanistan’da, İtalya’da, Fransa’da ve İspanya’da patlak veren kitlesel işçi ve gençlik eylemlerini, Tunus’taki devrimci kitle hareketi ve Mısır işçilerinin 2011’de Mübarek diktatörlüğünü devirmesi izledi. ABD işçi sınıfı da harekete geçti ve otomotiv, petro-kimya gibi can alıcı sektörlerde, dev şirketlere ve sendika bürokrasilerine meydan okuyan önemli grev ve direnişler örgütledi. Bu süreç, Türkiye’deki yansımasını, metal işçilerinin militan grevlerinde bulacaktı.

Sınıf mücadelesinin bütün heybetiyle geri dönmeye başlaması, işçi sınıfı ve gençlik içinde devrimci bir perspektif arayışına yol açtı ki bu, kaçınılmaz olarak, tarihsel gerçeklere ilişkin ilgiyi arttırdı. “Sovyetler Birliği neden yıkıldı?”, “Stalinizmin devrimci bir alternatifi yok muydu?” gibi sorular, bütün bir önceki tarihsel dönem boyunca Stalinizm ile zehirlenmiş işçiler ve gençler tarafından giderek artan bir sıklıkta sorulmaya başlandı.

Bu ve benzeri sorular, işçi sınıfının ve gençliğin emperyalist tımarhaneden ilerici bir çıkış arayan kesimlerini, her durumda, Troçki’nin düşüncelerini ve Troçkistlerin kapitalizme ve Stalinizme karşı verdikleri tarihsel mücadeleyi öğrenmeye yönlendirdi. Çünkü hem emperyalizme hem de onun “işçi sınıfı içindeki ajanları olan” sosyal demokrasiye ve Stalinist bürokrasiye karşı mücadelede işçi sınıfına ve gençliğe sosyalist bir çözümleme ve perspektif sunan tek akım Troçkizmdi.

Sovyet sonrası tarih çarpıtma okulu

Bu durum, Stalinist rejimin emperyalizme son hizmetini yerine getirip SSCB’yi yıkmasından on yıl kadar sonra, onun işlemiş olduğu tüm suçları örtbas etmeyi ve Troçki’nin düşüncelerine ilişkin ipliği çoktan pazara çıkmış Stalinist çarpıtmaları yeniden pazarlamaya çalışan sözde “bilimsel” kitapların ve makalelerin yayınlamasına yol açtı. Emperyalizmin hizmetindeki aydınlar, Troçkizmin temsil ettiği Marksist düşüncelerin işçi sınıfı ve gençlik içinde yayılmasını engellemeye yönelik, kapsamlı bir tarih çarpıtma operasyonu başlattılar.

O dönemde yayınlanan kitapların en öne çıkanları, Britanyalı tarihçiler Ian Thatcher’ın 2003’te, Geoffrey Swain’in 2006’da ve Robert Service’in 2009’da yayınlanan Troçki biyografileriydi. Dünya Sosyalist Web Sitesi Yayın Kurulu Başkanı David North, ilk iki biyografiye yanıt olarak, 2007’de Leon Trotsky and the Post Soviet School of Historical Falsification [Lev Troçki ve Sovyet Sonrası Stalinist Tahrifat Okulu]; 2010’da ise üçünü de eleştiren In Defence of Leon Trotsky1 [Lev Troçki’yi Savunurken] adlı kitapları yayınladı.

DEUK’un bu tarih çarpıtma okuluna karşı başlattığı kampanyaya, Almanya’dan, Avusturya’dan ve İsviçre’den 14 saygın tarihçi ve siyaset bilimcinin, Robert Service’in yalan ve çarpıtmalarla dolu Troçki biyografisinin Almancasının 2012 yılında ülkedeki en büyük yayınevlerinden Suhrkamp Verlag tarafından basılmasını protesto eden bir açık mektup yayınlaması eşlik etti. Sosyalist Eşitlik Partilerinin ve WSWS’nin sürdürdüğü kampanya, Troçki’ye ve Troçkizme yönelik yalanları ve çarpıtmaları etkili bir şekilde geri püskürttü.

Geçerken, Troçki’ye ve Troçkizme yönelik bu uluslararası gerici saldırının Türkiye’deki başlıca bileşeninin, Çulhaoğlu’nun o zamanlar merkez komitesinde yer aldığı TKP olduğunu anımsatalım. TKP’nin yayınevi Yazılama’nın 2013 yılında yayınladığı Stalin ve Demokrasi – Trotskiy ve Naziler adlı kitap, eski Stalinist yalanların mide bulandırıcı bir tekrarıydı.

Kaba bir Troçki karalaması üzerinden Stalinizmi aklamaya yönelik bu kampanyayı, Berlin’deki Humboldt Üniversitesi’den Doğu Avrupa Tarihi Bölümü başkanı Profesör Jörg Baberowski ile siyaset teorisi dersleri veren Profesör Herfried Münkler öndeliğindeki bir diğer tarih çarpıtması kampanyası izledi.

Baberowski, Der Spiegel dergisinde Hitler’i ve Nazileri aklamaya çalışırken, Münkler, Süddeutsche Zeitung gibi önde gelen burjuva gazetelerde, Almanya’nın I. Dünya Savaşı’nı başlatmasını haklı gösteren yalanlarla ve çarpıtmalarla dolu yazılar kaleme almaya başladı. Bütün çabalar tek bir amaca hizmet ediyordu: Almanya’nın, II. Dünya Savaşı’nı başlatmasının 75. yıldönümünde yeniden militarizme ve saldırgan bir dış politikaya yönelmesini meşrulaştırmak.

Kendisini “sol” olarak adlandıran bütün partilerin (başta Sol Parti) şu ya da bu şekilde desteklediği bu tarih çarpıtması girişimine karşı mücadele eden tek akım, bir kez daha, Troçkist hareket oldu. Almanya’daki Sosyalist Eşitlik Partisi (SGP) ile gençlik örgütü Toplumsal Eşitlik İçin Uluslararası Gençlik ve Öğrenciler (IYSSE), Alman militarizminin yükselmesine karşı kampanyayı tüm faaliyetinin merkezine yerleştirdi. Bu konuda WSWS’de yayınlanan onlarca makaleye, Mehring Verlag’ın 2015 yılında yayınladığı, Akademik Çalışma mı Savaş Propagandası mı?2 adlı bir kitap eşlik etti.

İster Troçki biyografileri üzerinden Stalinizmin, isterse Hitler’e itibar kazandırma yoluyla Alman emperyalizminin tarihsel suçlarının aklanması biçiminde olsun, bu tarih çarpıtma kampanyası, her durumda, Nazi propaganda bakanı Joseph Goebbels’in şu ilkesi üzerinde yükseliyordu: Bir yalan ne kadar büyük olur ve yeterince yinelenir ise, insanlar sonunda ona inanır.

Siyasi yaşamının neredeyse tamamını Kremlin bürokrasisinin sadık bir izleyicisi olarak geçirmiş olan Çulhaoğlu’nun arkasında, eski devasa Stalinist aygıtlar (SSCB, SBKP ve diğer Stalinist Komünist Partiler ile sendikalar) ya da Alman emperyalizmi gibi bir güç yok. Bu yüzden, onun tarih çarpıtma okuluna olan katkısı çok daha “mütevazı” gibi görünüyor.

Bununla birlikte, Çulhaoğlu’nun, okurun olası bilgisizliğine ve araştırma tembelliğine bel bağlayan, sinik ve ucuz yalanlardan oluşan Troçki ve Troçkizm karalaması, o farkında olsun ya da olmasın, tam da bu uluslararası tarih çarpıtma kampanyasının bir parçası olduğu için önem taşıyor.

 

Dipnotlar:

1 Yayınevinin dipnotu: Bu eserin Türkçe çevirisi Ekim 2019’da Mehring Yayıncılık’tan çıktı.

2 Yayınevinin dipnotu: SGP’nin ve IYSSE’nin bu mücadelesi, daha sonra, SGP’nin Ulusal Sekreter Yardımcısı Christoph Vandreier’in kaleme aldığı ve 2018’de yayımlanan Neden Geri Döndüler? Almanya’da Tarihsel Tahrifat, Siyasi Komplo ve Faşizmin Dönüşü adlı eserle sürdürüldü. Vandreier’in bu kitabının Türkçe basımı, Ekim 2019’da Mehring Yayıncılık’tan çıktı.

Devam edecek

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir