Sri Lanka’da sınıf mücadeleleri dalgası: İşçiler haklarını savunmak için sosyalist bir program uğruna mücadele etmeliler

Sri Lanka’da, gerileyen yaşam koşullarına, işten çıkarmalara ve demokratik haklara yönelik saldırılara karşı kamuda ve özel sektörde çalışan binlerce işçinin katıldığı protestolar patlak verdi. Bu mücadeleler, ABD yanlısı hükümete ve bir bütün olarak kapitalist sınıfa karşı yaklaşan büyük toplumsal altüst oluşların bir işaretidir.

 

* Grev hattı oluşturan ve bildiriler dağıtan kamu hemşireleri, iki haftadır devam eden bir protesto kampanyası sürdürüyorlar. Perşembe günü, Ulusal Su İkmali ve Kanalizasyon Sistemi Geliştirme Kurulu çalışanlarının bir kısmı, başka bir protesto başlattılar. 13 eyalet üniversitesini kapsayan yüksek eğitim kurumlarının akademisyenler dışındaki çalışanları, 7 Şubat’ta bir günlük grev düzenlediler. Önceki gün, Seylan Elektrik Kurumu’nda (CEB) çalışan işçiler, başkent Colombo’nun merkezinde gösteri yaptılar. Tüm bu işçilerin ana talebi bir ücret artışıdır. Çünkü hayat pahalılığı, temel ürünlere yönelik vergiler ve rupinin devalüasyonu yüzünden giderek daha katlanılmaz bir hal almış durumda.

 

* Sri Lanka Telekom’da çalışan yaklaşık 1.100 sözleşmeli işçi, kalıcı iş talebiyle 24 Aralık’tan bu yana grevde. 200 dolayında CEB işçisi, CEB’in geçtiğimiz yıl 1.400 beden işçisini işten çıkarmasının ardından, benzer bir taleple, 26 Aralık’tan itibaren üç haftayı aşkın bir süre protesto gerçekleştirdiler.

 

* 3 Şubat’ta, yaklaşık 1.000 Colombo Limanı işçisi, özelleştirmeye karşı protesto düzenledi. Aralık ayında, hükümet, sürekli iş talep eden 500 dolayında Hambantota/Magampura Limanı işçisinin mücadelesini bastırmak için donanma askerlerini sevk etmişti.

 

* Colombo yakınındaki Seeduwa’da bulunan Global Star Logistics’te lokavta uğrayan 150 işçi, işlerinin geri verilmesi talebiyle 13 Ocak’tan beri fabrika çevresinde protestolar düzenliyor.

 

* Ocak ayında ve Şubat başında, merkezi tepelik kesimlerde bulunan Agarapathana ile Nanu-Oya’daki binlerce çay plantasyonu işçisi, sendikaların desteğiyle dayatılan yeni toplu sözleşme çerçevesindeki ücret kesintilerine karşı protesto gösterisi yaptı.

 

Üniversite öğrencileri, ülkeyi saran toplumsal huzursuzluğun derinliğini gösterecek şekilde, eğitimin özelleştirilmesine karşı kampanyalarını yoğunlaştırdılar. Kırsal alanlarda da, kuraklığın yol açtığı zararın karşılanmasını talep eden ve hükümetin büyük şirketler için toprak kapama girişimlerini protesto eden köylü ajitasyonları patlak vermiş durumda.

 

Savaştan harap olmuş kuzeyde ve güneyde, Tamilli işçiler ve yoksullar, süregiden askeri işgal eliyle demokratik hakların bastırılmasına, ordunun el koyduğu toprakların geri verilmemesine ve uzun süreli topluluksal savaş sırasında ve sonrasında insanların ortadan kaybolmasına karşı, devamlı protesto halindeler.

 

Bu mücadeleler, Devlet Başkanı Maithripala Sirisena’nın ve Başbakan Ranil Wickremesinghe’nin politikalarıyla doğrudan çatışma içine giriyor. Neredeyse tüm mallara ve hizmetlere büyük vergiler koyan ve devlet işletmelerini ve eğitimi özelleştiren hükümet, Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) emrettiği kemer sıkma programını dizginlerinden boşaltmıştır.

 

Gelgelelim, sendikalar, bu protestoların çağrısını işçiler arasındaki öfkeyi dağıtmak için yaptılar ve onları, işçi sınıfını bölmeye yönelik sektörel taleplerle sınırlıyorlar. Sendikalar, hükümete yönelik siyasi bir meydan okuma haline gelecek birleşik eylemden dehşete kapılıyorlar. Bu sendikaların neredeyse tamamı, ABD yanlısı Devlet Başkanı Sirisena’nın seçilmesine yardım ettiler ve böylece, eski devlet başkanı Rajapakse’ye yönelik kitlesel hoşnutsuzluğu başka yöne çevirdiler.

 

Colombo Limanı, CEB ve hemşire protestolarının çağrısı, Janatha Vimukthi Peramuna’ya (JVP) bağlı sendikalar tarafından yapıldı. JVP ve sendikaları, Sirisena’nın iktidara gelmesine yardım etmişlerdi. Onlar, yaygın hoşnutsuzluk gelişirken, işçilere taleplerinin karşılanması için hükümete sonuçsuz başvurular yapma çağrısında bulunan protestolar düzenlediler. Üniversitelerdeki hükümeti destekleyen işçi sendikaları da benzeri yanılsamalar yayıyorlar.

 

İşçiler ve yoksullar, sendikaların ve Birleşik Sosyalist Parti ve Öncü Sosyalist Parti gibi sahte sol grupların iddia ettiği gibi, taleplerini karşılaması için hükümete baskı yapamazlar. Ayrıca, bir diğer sahte sol grup Nava Sama Samaja Partisi de, hükümetin işçilere ve gençliğe karşı önlemlerine doğrudan yardım ediyor.

 

Hükümetin saldırıları, Birinci ve İkinci Dünya Savaşları öncesindekilere benzer bir ekonomik çöküş yaşayan küresel kapitalist sistemin tırmanan krizi eliyle yönlendirilmektedir. Sri Lanka, bu krizle sarsılmaktadır.

 

Küresel çalkantının en keskin ifadesi olarak, yeni seçilmiş ABD Başkanı Donald Trump yönetimi, gerici ulusalcı bir gündem geliştirmiş durumda. Yeni yönetim, içeride işçi sınıfına yönelik saldırıları yoğunlaştırırken, ABD’nin dünya üzerindeki egemenliğini saldırgan bir şekilde ileri sürmeye çalışıyor. ABD egemen klikleri, saldırının ilk hedefinin hangi ülke olması gerektiği (Rusya mı, Çin mi?) üzerine şiddetli bir mücadele içindeler. Bu, bir Üçüncü Dünya Savaşı tehdidi yaratacak şekilde, büyük güçler arasındaki savaş gerilimlerini şiddetlendiriyor.

 

Bu milliyetçi/ulusalcı yönelim, tüm emperyalist ülkelerde patlak veriyor. Britanya egemen sınıfı Avrupa Birliği’nden çıkmayı tercih etti. Alman ve Japon hükümetleri, jeostratejik gerilimleri yoğunlaştıracak şekilde, kendi yeniden askerileşme yönelimlerini başlattılar. Bölgesel güç Hindistan, ABD’nin Çin’e karşı savaş hazırlıklarıyla artan oranda ittifak yapıyor.

 

Sri Lanka hükümeti, Rajapakse yönetimi altında başlamış olan kemer sıkma politikalarını kıyasıya sürdürürken, Washington ile askeri ve siyasi bağlarını derinleştiriyor. Hükümet, krizin derinliğini gösterecek şekilde, iflası engellemek için, bu yıl 2,6 milyar dolar borç alma peşinde koşuyor. Merkez Bankası başkanı, ülke ekonomisini, IMF’nin bakımı altında “hastaneye kaldırılmış” olarak niteledi.

 

Hükümet, işçilerin ve yoksulların mücadelelerini bastırmak için, giderek daha fazla, ordu-polis yöntemlerini dizginlerinden boşaltıyor. Wickremesinghe, kısa süre önce, hükümetin, “yürüyüşler, grevler ve kampanyalar yoluyla ülke ekonomisini sekteye uğratmaya çalışan aşırılıkçıları yenilgiye uğratacağı” uyarısında bulundu. Hükümet, güvenlik güçlerini donatıp eğitiyor ve yeni sert “terörle mücadele” yasalarını uygulamaya koyuyor.

 

Toplumsal huzursuzluktan kaygılanan Rajapakse önderliğindeki muhalefet, hükümetin Tamillere bir bölge vererek ülkeyi bölünmeye götürdüğü iddiasıyla, kirli şovenist bir kampanya başlattı. Orduya “savaş kahramanları” diye seslenen Rajapakse, emekçilere yeniden saldırmak üzere iktidarı geri almaya uğraşıyor.

 

Rajapakse’nin toplulukçu kampanyasıyla rekabet eden Sirisena-Wickremesinghe hükümeti de, kuzeydeki ve doğudaki askeri işgali sürdürmek ve işçileri etnik temellerde bölmek için, ayrılıkçı Tamil Eelam Kurtuluş Kaplanları’nın (LTTE) sözde yeniden canlanmasına başvuruyor.

 

Sirisena, 2015 devlet başkanlığı seçimlerini, sahte sol gruplar, sendikalar, JVP ve Tamil partileri onu sahtekarca, yaşam koşullarını iyileştirecek demokratik bir alternatif gibi gösterdikleri için kazanmıştı.

 

Bu sahte iddialar paramparça olmuş durumda. O dönemde, yalnızca Sosyalist Eşitlik Partisi (SEP) ve WSWS, şunları belirtmişti: “Rajapakse, LTTE’ye karşı savaş sırasında on binlerce sivilin ölümünden ve kemer sıkma programına yönelik muhalefete karşı polis devleti önlemlerinden sorumlu olan otokratik bir rejime başkanlık etmektedir. Bununla birlikte, SEP, Sirisena’nın, seçilmesi halinde, egemen sınıfın çıkarlarını ilerletmede en az Rajapakse kadar acımasız olacağı uyarısında bulunur. ‘Ortak aday’ etrafında toplanmış tüm muhalefet partilerinin elleri, bu kana bulaşmıştır.”

 

Bu uyarı, harfi harfine doğrulanmıştır. İşçiler, siyasi meselelere eğilmeli ve hakları uğruna bilinçli bir şekilde mücadele etmeye hazırlanmalıdır. Hükümetin “demokratik bir anayasa” hazırlıyor olduğunu ve halkın bunun için beklemesi gerektiğini söyleyen aynı sendikalar, sahte sol gruplar, STÖ’ler ve siyasi partiler, başka siyasi tuzaklar kurmaya çalışıyorlar. Aynı anda, sahte sol gruplar, hükümete baskı yapmak için “sol cepheler” kurmaya girişiyor.

 

* İşçiler, demokratik ve sosyal hakları uğruna mücadeleyi, egemen sınıfın hiçbir hizbine, hükümet yanlısı ya da muhalif sendikalara tabi kılamaz. Onlar, işçilerin ve yoksulların çıkarlarını temsil etmiyorlar.

 

İşçi mücadelelerini sınırlayıp bastıran sendikalara ve bürokrasilere yönelik artan bir muhalefet var. Geçtiğimiz yılın Ekim ayında, birçok çay işletmesindeki işçiler, sendikaların karşı çıkışına meydan okuyarak, ücret talepleri üzerine protestolar düzenlediler. Plantasyon işçilerinin bir kesimi, Deeside işletmesinde, hakları uğruna mücadele yürütmek için, SEP’in yardımıyla, sendikalardan tümüyle bağımsız bir eylem komitesi oluşturdular.

 

İşçiler, işyerlerinde ve tarlalarda, demokratik olarak seçilmiş ve sendikalardan bütünüyle bağımsız eylem komiteleri biçiminde yeni örgütler inşa etmeliler. Onlar, işçilerin tüm kesimlerini birleştirerek ve sendikaların dayattığı sektörel bariyerleri reddederek, sınıf mücadelesini geliştirme yönünde kararlar almalılar.

 

* Kapitalist sınıfların uyguladığı saldırılara karşı her ülkede işçi mücadeleleri patlak veriyor. Sri Lanka işçilerinin, dünya savaşı tehdidine karşı ve uluslararası sosyalist bir program uğruna mücadele etmek için bu işçilerle uluslararası ölçekte birleşmesi gerekiyor.

 

Avrupa’yı, Amerika’yı ve Avustralya’yı içeren emperyalist merkezlerde ve ayrıca Çin’de, Hindistan’da ve Bangladeş’te, on binlerce işçiyi kapsayan sınıf mücadelelerinin yükselişine tanık olunuyor. ABD’de, Avrupa’da ve diğer pek çok ülkede, milyonlarca işçi, Başkan Trump’ın göçmenlere yönelik saldırılarına karşı sokaklara döküldü.

 

* İşçilerin, yaşam koşullarına, işlere, eğitim, sağlık ve fiyat sübvansiyonu gibi sosyal haklara ve demokratik haklara yönelik saldırılara karşı, siyasi bir programa ihtiyacı var.

 

Büyük işletmeler, araziler ve bankalar, işçilerin denetimi altında ulusallaştırılmalı ve ekonomiyi, kapitalist kar sistemine son vererek toplumun ezici çoğunluğu yararına örgütlemek için dış borç reddedilmelidir. İşçi sınıfı, kapitalizme karşı birleşik bir mücadele için, yoksul köylülerin ve öğrenciler dahil olmak üzere gençliğin önderliğini almalıdır.

 

Bu görevler, yalnızca, Güney Asya’da ve uluslararası ölçekte sosyalizm uğruna mücadelenin parçası olarak Sri Lanka ve Eelam Sosyalist Cumhuriyeti biçiminde bir işçi-köylü hükümetinin kurulmasıyla yerine getirilebilir.

 

Öncelikle gerekli olan şey, işçi sınıf içinde sosyalist enternasyonalizm uğruna mücadele edecek devrimci bir önderliğin inşasıdır. Bizler, işçileri, gençleri ve sınıf bilinçli aydınları, SEP’in perspektifini incelemeye ve onu sosyalist devrimin kitlesel partisi olarak inşa etmek üzere SEP’e katılmaya çağırıyoruz.

 

18 Şubat 2017

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir