New Horizons (Yeni Ufuklar) uzay aracı ile Plüton’a yapılan uçuş, bu türdeki en mükemmel bilimsel ve teknolojik başarıdır. Şimdiye kadar Dünya’dan güneş sistemindeki en uzak cisme ulaşan uzay aracı, yolculuğu üç yıl kısaltmak için Jüpiter’den yerçekimsel itici güç kullanarak, 4,8 milyar kilometreden fazla yol aldı.
Hemen hemen bir kuyruklu piyano büyüklüğündeki New Horizons uzay aracı, oldukça küçük. Uzay aracı, Güneş’e olan uçsuz bucaksız uzaklık göz önüne alındığında, güneş panellerinden güç sağlayamazdı. O, bunun yerine, uzay aracını ve onun Dünya’ya veri iletmek üzere ayrılmış 12 wattlık yedi aygıtını çalıştırmak için yalnızca 200 watt enerji üreten yaklaşık 10.872 gramlık plütonyum dioksite bel bağladı.
Cüce gezegenin aşırı uzaklığı ve küçük boyutu, bu görevi son derece zor ve karmaşıklık hale getiriyordu. Plüton’un yerçekimi, yolculuğu “yalnızca” dokuz buçuk yıl içinde gerçekleştirmesi için ulaşması gereken hızda hareket eden New Horizons’ı çekim alanına almak için oldukça zayıftır.
Sonuç, saatte yaklaşık 49.557 kilometrelik bir hızla uçmak oldu ki bu, New Horizons’ın alçak noktasında, Plüton’un üzerinden yalnızca birkaç dakikalığına geçmesi demekti. Uzay aracı, veri toplama süresini en üst seviyeye çıkarmak amacıyla, araçları Plüton’u ve onun beş uydusunu tararken NASA yer kontrolörleriyle iletişimi askıya alacak şekilde, 22 saat “karanlık” uçuş yaptı.
Uzay aracı, 14 Temmuz Salı akşamı ABD’nin Doğu Saati ile 20.52’de [TSİ; Çarşamba gecesi 03.52] Dünya ile yeniden bağlantıya geçtiğinde, sadece Maryland, Laurel’deki Applied Physics Laboratory’de [Uygulamalı Fizik Laboratuarı’nda] değil, milyonlarca insanın televizyondan ya da internet üzerinden seyrettiği tüm dünyada alkışlandı.
Plüton görevine yönelik yaygın coşku (3,6 milyon takipçiye sahip olduğu Instagram’da NASA tarafından yayınlanan ilk renkli fotoğraf, yüz binlerce kez “beğenildi”), derin bir halk duyarlılığının; öğrenme, keşfetme ve bilimin ve insan uygarlığının elle tutulur ilerlemesini görme arzusunun bir ifadesidir.
Bir zamanlar son ve en küçük gezegen olduğu düşünülen Plüton’un, artık, Güneş’i ve onun sekiz gezegenini çevreleyen çok büyük bir daha küçük binlerce buz ve kaya dünyalar bölgesi olan Kuiper Kuşağı içindeki en büyük cisim olduğu biliniyor. Plüton’un ve benzeri cisimlerin incelenmesi, güneş sisteminin oluşum günlerinin kavranmasına farklı bir boyut kazandıracak.
İlk uzay uydularının fırlatılmasından bu yana geçen yaklaşık yarım yüz yıl içinde, insan yapımı araçlar güneş sistemindeki tüm gezegenleri ziyaret etmiş durumda. İnsansız uzay araçları, sadece bu yıl içinde Merkür’ü, Mars’ı, asteroitleri, bir kuyruklu yıldızı ve şimdi de Plüton’u inceledi.
Bu önemli bilimsel başarılar, gezegenimizdeki görünürde zorlu toplumsal, ekonomik ve siyasi krizler ile keskin bir karşıtlık içinde duruyor. Birçok insan, haklı olarak, “Nasıl oluyor da, toplumumuz, güneş sistemindeki en uzak cisme ulaşabilir ve onun fotoğrafını çekebilirken, Dünya’daki insanlara yeterli gıda, giyim, barınma ve düzgün tıbbi bakım sağlayamıyor?” sorusunu soruyor.
Bu sorunun basit bir cevabı var: Plüton görevi, piyasa ilkeleri üzerine kurulu değildi. Orada hisse senedi sahipleri yoktu. Hiç kimse, kar elde etmek için radyo vericisinde, itiş sisteminde ya da Plüton’un uydularını tarayan ve onun yüzeyini çözümleyen araçlarda, işin ucuzuna kaçmadı. Hiç kimse, 2008’de mali piyasaları batıran Wall Street canileri gibi, görevinin başarısızlığı üzerine vurguncu bir bahse girmedi.
Plüton görevi bilimin gücünü göstermektedir. Ne var ki kapitalizm (özellikle Amerika Birleşik Devletleri’nde), sistematik olarak kamusal eğitime saldırıyor, medya yoluyla halkın kavrayışını geriletiyor ve her türden dinsel geriliği teşvik ediyor. Modern teknoloji New Horizons gibi şaşırtıcı gelişmeler üretebilmekte ama Şirketler Amerikası’nın pençesinde, mali aristokrasiye ve küresel militarizme hizmet etmek için çarpıtılmaktadır.
Çok daha fazlasını yapmak mümkündür. Tüm New Horizons görevinin maliyeti 700 milyon dolardır ki bu, tek bir hayalet uçağın maliyetinden ve yalnızca bir yıl içinde tipik bir serbest yatırım fonu patronunun cebine girenden daha azdır. ABD hükümeti, uzay bütçesinin içinde, casus uydulardan uzay savaşı yöntemleri üzerine araştırmalara kadar askeri bağlantılı faaliyetlere, tüm gerçek bilimsel çabalarının finansmanından çok daha fazlasını harcıyor.
New Horizons görevi, yaşamlarının son on yılını, bazı durumlarda daha fazlasını Plüton ziyaretinin planlanmasına, hazırlığına ve uygulanmasına adamış yüzlerce bilim insanını ve teknisyeni harekete geçirdi. Bunu, serbest yatırım fonlarına, yatırım bankalarına, NSA gibi casusluk kuruluşlarına ve orduya hizmet etmek için işe alınmış, aşağı yukarı aynı derecede yetenekli ve son derece eğitimli yüz binlerce insan ile karşılaştırın.
Başarılı uçuşun ardından, Başkan Obama’dan daha alt düzey yetkililere kadar, Amerikan emperyalizminin sözcülerinin, sözde “Amerikan dehası”nın reklamını yapan milliyetçi bir pay çıkarma girişimlerine tanık olduk. NASA sözcüsü David Weaver, “Bu görevle birlikte, güneşi sistemimizdeki her bir gezegeni ve cüce [gezegeni] ziyaret etmiş olacağız; bu, başka hiçbir ulusla karşılaştırılamaz çarpıcı bir başarıdır.” diye övündü.
Böylesine şovenizm hem tiksindirici hem de kuruntuludur. Bilim, uluslararası kolektif bir çabadır. “Amerikan” uzay programının başarısı, her bir kıtada nesiller süren bilimsel çalışmalara bağlıdır. Dahası, ABD uzay programı, yüksekten atmalara rağmen, Amerikan kapitalizminin temelindeki krizi ve gerilemeyi göstermektedir.
New Horizons’tan önce, yarım düzine Plüton görevi, gözle görülür bir askeri-teknik karşılıkları olmadığı için ıskartaya çıkartılmıştı. Bizzat New Horizons’a yetersiz kaynak sağlanmıştı ve NASA, şimdi bile, başka hiçbir uzay aracı onlarca değilse de yıllarca bu fırsata sahip olmayacak olmasına rağmen, Plüton’un ardından, Kuiper Kuşağı’ndaki ikincil görevler için gereken kaynakları garanti edemiyor. Bu arada, Uluslararası Uzay İstasyonu’nun bakımını sağlamak için bile Rus fırlatma araçlarına bağlı olan insanlı uzay programı durmuş vaziyette.
Muazzam bilimsel başarı ve teknolojik ilerleme kapasitesi, emperyalist kıyım, ulus-devletler arasında çatışma ve insan etkinliğinin kar ilkesine tabi kılınması eliyle, sürekli olarak yolundan saptırılıyor. Kapitalist sistemle beraber savaş ve eşitsizlik ortadan kaldırıldığında, hem uzayda hem de Dünya’da, ne kadar çok daha fazlası başarılabilir ve başarılacaktır!
17 Temmuz 2015