Uzun süreli diktatör Hüsnü Mübarek’in devrilmesinden yaklaşık iki buçuk yıl sonra, Mısır işçi sınıfı ve gençlik, bu kez İslamcı Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin ve Müslüman Kardeşler’in iktidardan uzaklaşmasını talep ederek, bir kez daha kitlesel protestolarda sokağa çıkıyor.
Bunlar, tarihteki en büyük gösteriler arasındadır. Mısır ordusuna göre, Mursi’nin göreve başlamasının birinci yıldönümü olan Pazar günü, 17 milyon gösterici sokaklarda ve alanlardaydı.
Müslüman Kardeşler’in gerici karakteri, iktidara gelişinden yalnızca bir yıl sonra, Mısır halkının gözünde açığa çıkmış durumda. Sağcı programını İslami demagoji içinde gizleme çabasına rağmen, Mursi’nin yönetimi, durmadan büyüyen işçi sınıfı direnişine tanık olmuştur. Mısır Ekonomik ve Toplumsal Haklar Merkezi’nin (ECESR) yayımladığı bir rapora göre, Mursi yönetimi altında, grevler ve protestolar ikiye katlandı; 2013’ün ilk çeyreğinde, 2.400 grev ve protestoyla keskin bir şekilde arttı.
Mursi, buna yanıt olarak, ABD emperyalizmi ile daha sıkı bir işbirliği içine girmeye çalışmaktadır. Mursi, kitlesel protestoların patlamasından önceki haftalar içinde, ABD emperyalizminin Suriye’de Devlet Başkanı Beşar Esad’ı alaşağı etmeyi ve İran’a karşı savaşa hazırlanmayı amaçlayan vekil savaşına destek verdi. “Suriye’ye Destek” adı altında düzenlenen bir toplantıda, Suriye’ye karşı bir uçuşa yasak bölge ilanına arka çıkacağını ve Suriye’deki Batı destekli İslamcı muhalefete “maddi ve manevi” destek vereceğini açıkladı.
Bu, onun yönetimine yönelik kitlesel öfkeyi daha da canlandırdı. Mursi’nin politikalarına karşı kitlesel gösteriler patlarken, devrimci önderlik sorunu Mısır Devrimi’nin yaşamsal sorunu olarak her zamankinden daha acil bir şekilde ortaya çıkmaktadır.
Protestolara, siyasal olarak, çeşitli liberal, İslamcı ve sahte solcu partiler ile Mübarek rejiminin kalıntıları tarafından desteklenen “Tamarod” (İsyan) platformu egemen durumda. Platform, Muhammed El Baradey’in “Ulusal Kurtuluş Cephesi”, İslamcı “Güçlü Mısır Partisi”, “6 Nisan Gençlik Hareketi”, yanlış adlandırılmış “Devrimci Sosyalistler” ve Mübarek diktatörlüğünün son başbakanı Ahmet Şefik tarafından destekleniyor.
“Tamarod”, Mısır ordusuna, Mursi’nin yerine bir “teknokratlar” hükümetini geçirmesi için çağrı yaptı. Bu, doğrudan Mısır ordusunun denetimi altında kapitalist bir yönetim olacaktır. “Tamarod”, [1 Temmuz] Pazartesi günü, “ordu, polis ve yargı da dahil bütün devlet kurumlarını, açıkça kitleler tarafından temsil edilen halk iradesinden yana olmaya” çağıran bir açıklama yayınladı.
ABD’nin finanse ettiği Mısır ordusu, kendisini, protestoları doğrudan bastıracak kadar güçlü hissetmiyor. Bu yüzden, stratejisini ABD ile yakın eşgüdüm içinde geliştiren Mısır ordusu, iktidarı dışarıdan etki kullanarak değiştirme ve hakem rolünü oynamayı tercih ediyor. ABD Genelkurmay Başkanı General Martin Dempsey, söylentilere göre, Pazartesi günü Mısırlı meslektaşı General Sedki Sobhi ile konuşmuş.
Mısır Silahlı Kuvvetleri, aynı gün yaptığı açıklamada, “uzlaşmak ve mevcut krize son vermek” üzere “ulusun şimdi karşı karşıya olduğu tarihsel sorumluluğu taşımak için son bir şans olarak”, siyasi partilere 48 saat süre tanıyan bir ültimatom verdi.
Ordunun öngördüğü -Müslüman Kardeşler’i, başlıca liberal partileri, Mübarek döneminin görevlilerini ve muhtemelen bir kılıf olarak bazı küçük sahte sol grupları bir araya getiren- bütün partilerin koalisyonu, protestoları yasadışı kılmaya ve daha şiddetli bir baskıya hazırlanması için orduya zaman kazandırmaya hizmet edecektir.
Bu hedefler Washington tarafından paylaşılıyor. ABD emperyalizmi, Mısır işçi sınıfının, zayıflamış olan Mısır devletiyle, onun ABD ile olan sıkı bağları nedeniyle önemli bir rol oynadığı Ortadoğu’ya yönelik emperyalist düzenlenmenin altını oyma tehlikesi taşıyan açık bir çatışmaya girmesi ihtimalinden korkmaktadır.
İşçi sınıfının mücadeleleri, onun demokratik ve toplumsal özlemlerini ardı ardına boşa çıkarmış olan bütün burjuva partilerinden kurtularak, kendi bağımsız siyasi ifadesini bulmalıdır.
Önceki devrimci mücadelelerin acı deneyimleri, Mısır burjuvazisinin -ne ordu, ne İslamcılar, ne de El Baradey önderliğindeki liberaller- herhangi bir kesiminin işçi sınıfına sunacak bir şeyi olmadığını gözler önüne sermiştir. Herhangi bir kitlesel tabana sahip olmayan bu güçler, bütünüyle emperyalist devletlerin verdiği desteğe yaslanmaktadırlar. Mısır’daki mevcut tüm siyasi güçlerin iflasının altında, onların kapitalist mülkiyeti savunması, emperyalizm ve burjuva Mısır devleti ile olan bağları yatmaktadır.
Yalın bir devrimci program, yalnızca Marksist temelde geliştirilebilir. Günümüzde, bu, sürekli devrim kuramı uğruna mücadele anlamına gelmektedir. Bu kuram, Troçki’nin yazmış olduğu gibi, “yalnızca yoksul köylülük ve kent yoksulları ile ittifak halindeki işçi sınıfı, iktidarı kendi eline alarak, emperyalistleri ve burjuvaziyi mülksüzleştirerek ve toplumu sosyalist yönde dönüştürme görevine başlayarak toplumun sorunlarını çözebilir” düşüncesini savunur.
Mısır kapitalizmini devirmek ve onun yerine sosyalist politikalar uğruna savaşan bir işçi hükümetini geçirmek için, işçi sınıfının, Rusya’da, 1917 Ekim Devrimi’nde iktidarın işçi sınıfı tarafından zaptına zemin oluşturan Sovyetler’i (işçi konseyleri / meclisleri) örnek alan kendi gerçek sınıf mücadelesi organlarını yaratması zorunludur.
Böylesi bir perspektifi savunan ve geliştiren tek siyasi eğilim, Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi’dir (DEUK). İşçilerin, Mısır’da DEUK’un şubesini kurma, Mısırlı işçilerin mücadelesini Ortadoğu’daki ve tüm dünyadaki sınıf kardeşlerinin mücadeleleriyle birleştirme ve işçi sınıfını diktatörlüğe, kapitalist sömürüye ve emperyalist savaşa karşı ortak bir devrimci mücadelede birleştirme kavgasına girişmesi gerekmektedir.
2 Temmuz 2013