Kan ve sermaye

İşte bir soru: Geçtiğimiz yıl, tüm dünyadaki hisse senedi piyasalarındaki devasa dalgalanmanın ortasında, uluslararası mali sermaye için en çekici ülke hangisiydi? İmalat temelinde en üretken ülke mi? Son derece yenilikçi bir teknoloji sektörüne sahip olan mı? Yoksa gelişen bir perakende sektörüne sahip bir ülke mi?

Eğer yukarıdakilerden birini seçtiyseniz, yanlış tahminde bulundunuz. Kendi sermayeleri için devasa karlılık arayan yatırımcılar için en çekici ülke… Mısır’dı!

Bu, piyasalarda kolay para arayanlar için iyi bir haber. Burada, rakip fırsatlar arasında tercih yaparken, şirket bilançolarına, fiyat/kar oranlarına ve 200 günlük hareketli ortalamalar üzerine yoğunlaşmaya ya da karmaşık teknik grafikleri incelemeye gerek yok. Sadece, polislerin göstericileri vurup öldürdüğü, hapishanelerin masum insanlarla dolup taştığı ve düzmece mahkemelerin yüzlerce idam hükmü verdiği yeri bulun. Çok para kazanılacak yer orasıdır.

1 Ocak’ta Financial Times’ta yayınlanan bir habere göre, Mısır’ın hisse senedi piyasaları, kar paylarındaki ve hisse fiyatlarındaki artışlar da dahil, 2014 yılında, yüzde 30’dan fazla toplam getiri yarattı. General Abdülfettah El Sisi’nin, Temmuz 2013’te, Müslüman Kardeşler Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi hükümetini deviren kanlı bir askeri darbeyle iktidarı almasından beri, Mısır borsasının MSCI endeksi neredeyse ikiye katladı.

El Sisi yönetimi, Batı destekli darbeden bu yana, Ağustos 2013’te Kahire’deki Rabia El Adeviye Meydanı’nı işgal eden 1.000 Müslüman Kardeşler üyesinin katledilmesi dahil, en az 3.000 insanı öldürdü. Mısır mahkemeleri, 2014’te, üç göstermelik toplu duruşmada, toplam 1.397 siyasi tutukluyu ölüme mahkum etti. Rejim, ayrıca, kanlı yönetime yönelik herhangi bir protestoyu bastırmak amacıyla, izinsiz gösterileri ve grevleri yasaklayan bir yasa çıkardı.

El Sisi, iki hafta önce, yönetiminin geçtiğimiz yıl yaklaşık 10.000 insanı hapsetmiş olmasıyla övünmüştü. İnsan hakları grupları, Sisi yönetimi altında 40.000’den fazla insanın tutuklandığını, onların çoğunun, güvenlik aygıtı tarafından kullanılan gizli işkence merkezlerinde herhangi bir suçlama olmaksızın hapsedildiğini tahmin ediyorlar.

Mısır’daki ve uluslararası düzeydeki egemen sınıfların temsilcileri, Sisi’nin iktidarı almasından bu yana uyguladığı önlemleri alkışladılar. Kahire İktisadi ve Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı Abdül Moneim El Sayid, kısa süre önce, askeri yönetimin, Mursi’nin devrilmesinden sonra “kemer sıkmaya daha yakın” olduğunu belirttiği ekonomi politikalarını övdü.

Dünya Bankası’nın Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölgesi Baş Ekonomisti Shantayanan Devarajan, Kahire’ye son günlerde yaptığı bir ziyarette, askeri rejimin ekonomiyi iyileştirme çabaları üzerine şunları söyledi: “Bence, onların yaklaşım tarzı doğru … Yatırımcılar, politikalar hakkında belirli bir düzeyde kesinlik sağlayan bir program arıyor. Yatırımcılar siyasi istikrar istiyor.”

Mısır’da askeri yönetim altındaki “kesinlikler”den biri, hükümeti açık bir şekilde eleştiren birinin hapsedilme ya da öldürülme büyük riski altında olmasıdır. Uluslararası mali piyasaların bu kadar çok hoşlandığı “siyasi istikrar” budur! Onlar, diktatörlük uygulamasını, onların ağzından konuşursak, bir boğa [mali piyasalarda “kendinden emin olma”nın ifadesi-çev.] göstergesi olarak görüyorlar.

Bütün önde gelen kapitalist ülkelerdeki bankalar, yatırımcılar ve spekülatörler Mısır’a ilgiyle bakıyorlar. Mısır’da faaliyet gösteren Londra ve New York merkezli bir gelişme potansiyeli olan piyasa bankası Exotix’ten Gabriel Sterne, El Sisi’nin cumhurbaşkanı olarak atanmasından kısa bir süre önce, onların hesaplarını şöyle özetlemişti: “Bence, yatırımcıların çoğu, bunun o kadar demokratik görünmediğini ama daha istikrarlı olduğunu söyleyecek, dolayısıyla ‘yatırımım daha güvende’ diyecektir.”

Askeri rejim içeride muhalefeti bastırırken, emperyalist güçler onun liderine büyük yakınlık gösteriyor. El Sisi, 2014 yılında, ABD ve Fransa’yı ziyaret etti ve Alman hükümetinden Berlin’e gelmesi için bir davet aldı. Mısır Yatırım Bakanlığı’na göre, Mısır’daki doğrudan yabancı yatırımlar 2013-2014 mali yılı içinde yüzde 100 artarak 6 milyar dolara yükseldi ve bunun, 2015-2016’da 10 milyar dolara, üç yıl içinde de 14 milyar dolara ulaşması bekleniyor.

Mısır’daki gelişmeler, demokrasi ile kapitalizm arasında bir tür bağlantı olduğunu iddia eden burjuva yorumcuların yalanlarının ezici bir teşhiridir. Durum bunun tamamen tersidir. Mısır’daki karşı-devrimci gelişmeler, mali sermaye ile otoriterlik eğilimi arasındaki derin bağlantıyı göstermektedir.

Uluslararası mali sermaye, Mısır ordusuna, yalnızca Mısır’da yaptıkları için değil ama mali piyasaların her ülke için tercih ettiği model olarak coşkuyla bakmaktadır.

Lenin, “Emperyalizm, her yere, özgürlük değil egemenlik uğruna mücadeleyi getiren mali sermayenin ve tekellerin çağıdır” diye yazmış ve eklemişti: “Bu eğilimlerin sonucu, siyasi sistem ne olursa olsun, her yerde gericiliktir…”

Aynı baskı, aynı şiddet, demokratik yönetim biçimleri oyununun bile aynı şekilde kaldırılması… mali sermayenin temel eğilimi budur. El Sisi’nin Mısır’daki yöntemleri, benzerlerini emperyalizmin merkezinde, CIA tarafından yapılan vahşi işkencelerde, NSA’in yönetimindeki büyük askeri-istihbarat casusluk aygıtında ve ABD’deki sonu gelmeyen polis şiddeti egemenliğinde bulmaktadır.

Egemen sınıf, tüm büyük kapitalist ülkelerde durmaksızın baskı mekanizmaları geliştiriyor. “Piyasa” olarak bilinen devasa sahtekarlık ve suç mekanizmasını kontrol eden bankalar ve mali spekülatörler, 2008 ekonomik krizinden bu yana, bedeli işlere, ücretlere ve sosyal programlara yönelik sonu gelmeyen bir saldırı yoluyla ödenen trilyonlarca doları kendi ceplerine aktardılar.

Mısır’daki askeri yönetim, uluslararası mali sermayenin, kendi sömürü düzenine yönelik halk muhalefetiyle karşılaştığı her yerde hazırladığı yöntemler için bir örnek oluşturmaktadır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir