İstanbul Dudullu’da bulunan Gamak fabrikasında, Hak-İş’e bağlı Çelik-İş sendikasına üye olan yaklaşık 1.000 işçi, 1 Ekim’de ilan edilen kararla 15 Ekim’de greve çıkacak.
Elektrik motoru üretiminde Türkiye’nin önde gelen firmalarından biri olan Gamak, ayrıca İngiltere’de 1994 yılında kurulan bir dağıtım şubesine sahip.
Çelik-İş sendikasının bulunduğu fabrikada alınan grev kararı, aynı 2013’teki grev kararında olduğu gibi, yoğun sömürüden ve sendika-şirket işbirliğinden bıkmış olan Gamak işçilerinin basıncı sonucunda alınmıştır.
2013’te onlarca yıllık reel ücret kayıplarının ardından şirketin yüzde 15’lik teklifine karşı göstermelik olarak yüzde 22 isteyen sendika, işçilerin grev yönündeki iradesi nedeniyle grev kararını almak zorunda kalmıştı. Çelik-İş bürokratları, grev pankartının fabrika girişine asılmasının ardından, grev gözcüleri dışındaki işçileri evlerine göndererek satışın ilk işaretini vermiş; hemen ertesi gün de şirketle görüşüp satış sözleşmesini imzalamıştı.
Gamak şirketinin tüm dayatmalarını kabul eden sendikanın imzaladığı üç yıllık sözleşmeye göre, ilk yıl için, tavan ücretlerine yüzde 13, taban ücretlerine yüzde 15, sosyal haklara ise yüzde 12, ikinci yıl için enflasyon oranında, üçüncü yıl içinse sadece yüzde 1 zam yapılmıştı!
Gerçekte, üç yıllık ortalamada bir reel ücret ve hak kaybı anlamına gelen o sözleşme, onlarca yıllık sendika-şirket işbirliğinin son ürünüydü. Öyle ki, Gamak işçilerinden 20 yılı aşkın kıdeme sahip olanlar bile hala 1.000 lira civarında maaş alıyor! Gamak işçileri, sendikaların, şirketlerin karlarını güvence altına alma ve işçilere gardiyanlık yapma rolünün oldukça açık bir örneğini oluşturmaktadır.
Ancak Gamak işçileri bu gerici ittifakı kırabilir, yeni bir ihanete engel olabilirler. Gamak işçilerinin bunu başarması için ihtiyaç duydukları tek şey, ulusal ve uluslararası ölçekte önceki yıllarda verilen mücadelelerin ve gerçekleşen ihanetlerin derslerini çıkarmak ve sendikalardan bağımsız bir sınıf perspektifiyle kavgaya hazırlanmaktır.
Gamak işçileri, Türkiye ve dünya çapında milyonlarca sınıf kardeşiyle aynı saldırıyla ve ortak mücadele gerekliliğiyle karşı karşıyadır. İşçiler, Türkiye’deki 20.000’i aşkın metal işçisinin kara doymayan şirketlere ve onların koltuk değneği sendikalara karşı açtığı yolu, yalnızca uluslararası bir strateji ve taban komiteleri perspektifiyle ileriye taşıyabilirler.
Toplu sözleşme sürecinde olan ABD’deki 140.000 otomotiv işçisinin mücadelesi, bu açıdan son derece büyük bir önem taşıyor. Daha geçen hafta, WSWS Otomotiv İşçileri Bülteni’nin aylardır devam eden faaliyetinin de etkisiyle, 40.000 Fiat Chrysler işçisi, sendika-şirket işbirliğinin ürünü olan toplu sözleşmeyi reddetti.
ABD’de onlarca yıldır ilk kez gerçekleşen bu başkaldırı, tüm işçilere örnek olmalı ve Türkiye’den benzeri bir mücadeleyle karşılık bulmalıdır. ABD’li işçilerin mücadelesi, Gamak işçilerinin, onların arkadaşlarının, akrabalarının ve diğer fabrikalardaki sınıf kardeşlerinin mücadelesidir.
Gamak işçileri, karşı karşıya oldukları yoğun sömürünün ve sendikal cenderenin arkasında yatan kapitalizmle ve onun üzerinde yükselen siyaset kurumuyla yüzleşmelidirler. İçinde bulunduğumuz durum bir kader değil, sermaye sınıfının egemenliğine dayalı bir toplumsal sistemdir.
Gamak işçilerinin ve tüm uluslararası işçi sınıfının içinde bulunduğu durum, şirketlere ve onların işbirlikçisi sendikalara bu şekilde hareket etme imkanı veren kapitalist sömürü siteminin savunucusu iktidarlar ve siyasi partiler sayesinde mümkün olmaktadır.
Şirketlerin kar güdüsüne tabi olan bu sistem, işçilerin insanca bir yaşam, barınma, eğitim, sağlık, iş güvencesi ve kültüre erişim gibi en temel taleplerine düşmandır.
Gamak işçileri, kendilerini ve ailelerini sefalete mahkum etmeye devam edecek yeni bir ihanetin ve satış sözleşmesinin önüne geçmek üzere derhal sendikadan bağımsız taban komitelerini kurmalı ve grevin önderliğini ellerine almalıdır.
Tüm işçilerin katılımıyla seçilecek ve kararlarını yalnızca işçilerin iradesine bağlı olarak alacak olan grev-taban komitesi, onlarca yılın ücret ve sosyal hak kayıplarını giderecek taleplerini oluşturmalı; onları militanca savunmaya hazırlanmalıdır. Kabul edilebilir bir zam, işçiler arası ücret kademelerinin ortadan kaldırılması ve eşit işe eşit ücret, tüm işçiler için iş güvencesi ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi gibi yakıcı talepleri kapsayacak olan bu mücadele programı, işkolundaki diğer fabrikalarda çalışan işçilere de iletilmeli, onların da eylemli desteğini almak için her şey yapılmalıdır.
Gamak işçileri, bir satışı önlemek için, onlarca yıldır işçilerin aidatlarıyla birikmiş olan, ancak sendika bürokratlarının keyfi kullanımına bırakılmış durumdaki grev fonunun kontrolünün derhal kendilerine verilmesini talep etmelidir. Sendikanın, geçmişte yaptığı gibi, işçileri açlıkla tehdit etme çabası, ancak bu yolla bertaraf edilebilir.
Gamak işçilerinin seçeceği taban komitesi, başta Dudullu sanayisindeki işçiler olmak üzere, diğer fabrikalardaki sınıf kardeşlerini grevi aktif biçimde desteklemeye çağırmak ve harekete geçirmek üzere işçi heyetleri oluşturmalıdır.
Gamak işçileri, Mayıs ayındaki metal grevlerinin derslerini çıkarmalı; taleplerini, yalnızca sınıf mücadeleci bir program çerçevesinde üretimden gelen güçlerine başvurarak ve sınıf kardeşleriyle birlikte harekete geçerek kabul ettirebileceklerini görmeliler.
Artık tüm sendikaların işçi sınıfı karşıtı maskesi düşmüş durumdadır. Mayıs ayında ayağa kalkan işçilerin mücadelesinin kırılmasında, yalnızca Türk Metal’in değil, Çelik-İş ile Birleşik Metal-İş sendikalarının da önemli bir rol oynadığını asla unutmamak gerekiyor.
Bütün sendikalar, işçilerin mücadele azmini kırmak ve onları yenilgiye uğratmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Buna karşılık, Gamak işçileri yalnızca kendi sınıf güçlerine güvenmeli, sendikanın grevi satma yönündeki her girişimini bertaraf etmeli, kendilerinin ve ailelerinin geleceği uğruna grevin önderliğini almak üzere harekete geçmeliler. İşçi sınıfı devrimcileri, böylesi bir mücadelede Gamak işçilerine yardım etmek için ellerinden geleni yapacaklardır.