2007 Ağustos’unda, İstanbul’da keyfi bir şekilde gözaltına alınıp, Beyoğlu Emniyet Müdürlüğünde, polis Cengiz Yıldız’ın silahından çıkan kurşunla hayatını kaybetmişti Festus Okey. Okey’in davasının 15. Duruşması 17 Kasım 2011 tarihinde, Çağlayan 21. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü.
Festus Okey’in davasına ilişkin sürecin ayrıntılarını daha önce sitemizde yer alan bir başka yazıda ifade etmiştik. Yine de kısa bir anımsatma yapmak gerekirse, 2007 yılından beri yaşanan adaletsiz süreç, delillerin karartılması, sanığın tutuksuz yargılanması ve bu süreç içerisinde mesleğine devam etmesi, Festus Okey’in kimlik bilgileri olmadığı bahanesiyle mahkemenin kararı sürekli ertelemesi süreciydi. Üstelik Okey’in Nijerya’da yaşayan ailesi, davayla ilgilenemiyordu, davaya müdahil olmak isteyen kişilerin de müdahillik talebi devamlı mahkeme tarafından reddediliyordu. Üstelik mahkeme müdahil olmak isteyen kişilere karşı suç duyurusunda bulunuyor ve bir yönüyle davanın zamanaşımına uğramasına hizmet ediyordu. Çünkü 15 duruşmadan beri bir karar alınmayan davayla ilgilenecek kimsenin yokluğu durumunda, mahkemenin zamanaşımı kararını temyize götürecek kişi de kalmayacaktı. 12 Temmuz’da görülen 14. duruşmada Okey’in, kimlik belgelerinin bulunmaması nedeniyle ertelenmişti.
15. duruşmada umut veren bir gelişme
17 Kasım 2011 tarihinde gerçekleşen, 15. duruşma, ilk kez Festus Okey’in ailesinin davaya taraf olma talebi nedeniyle ayrı bir öneme sahip. Ancak, Okey’in Güney Afrika’da yaşan kardeşi Tochukwu Gamellah Ogu’nun davaya taraf olabilmek için hazırladığı vekâletname mahkeme tarafından reddedildi. Çünkü Festus Okey’in soyadı ailesinin soyadıyla bir değildi.
Radikal Gazetesi yazarı Pınar Öğünç bu durumu gazeteci Ahaoma Kanu’yla yaptığı söyleşide açıklığa kavuşturdu. Nijerya’da en sevilen çocuğa, babanın ismini soyadı olarak yazdırmak bir gelenek. Ancak mahkeme heyeti, aylarca varlığından şüphe ederek, kimliği peşinde koştuğu Okey’in bu kez de ailesinin varlığından şüphe ederek, davaya taraf olabilmeleri için verdikleri vekaletnameyi kabul etmedi.
Duruşmada bir diğer gelişme, savcının esas hakkında bildirdiği mütalaa oldu. Savcı Mehmet Nuri Gür, tutuksuz yargılanan polis Cengiz Yıldız için, “taksirle insan öldürme” suçundan üç ila altı yıl arasında hapis cezası istedi. Ancak açıkça delillerin karartıldığı bir cinayet davasının, taksirle yani dikkatsizlik, meslekte acemilik gibi istemeyerek gerçekleştirilen suç kapsamında değerlendirilmesi ayrı bir adaletsizlik olarak önümüzde duruyor.
15. duruşmadan da bir sonuç elde edilmedi ve yeni bir duruşma tarihi daha: 13 Aralık 2011.
16. duruşmada ne değişir ne değişmez?
Festus Okey’in davası tüm süreciyle, kolluk güçlerinin hukuk tarafından her koşul altında korunduğunu bir kez daha tüm gerçeğiyle bizlere gösterdi. Bir kişinin kimliğinin bulunamaması öldürülen bir kişinin olmadığı anlamına gelmediğinden, mahkemenin bu uzatmalı tavrı kesinlikle başka bir yorumda kendine ifade bulamaz. Davaya müdahil olmak isteyenler mahkeme tarafından reddedilirken ‘gerçekleşen suçtan zarar görmemek’ bahanesi ortaya atılmıştı. Oysa dünyanın her neresinde olursa olsun, ırkçı bir saldırı -ölümle sonuçlansın ya da sonuçlanmasın- hepimize, tüm dünya insanlarına zarar verir. Bu sebeple Festus Okey davası hepimizin davası olmalı, bu sorumluluk hepimizin olmalı. 13 Aralık’ta mahkemenin kararı ne olur bilemeyiz ancak şunu biliyoruz, Festus için adalet talep etmek, güçlüyü koruyan burjuva hukukuna kafa tutmaktır. Festus Okey’in davasına müdahiliz, sürecin takipçisiyiz.