Manisa’nın Turgutlu ilçesinde kurulu bulunan FCMP TR Metal fabrikasında çalışan işçiler, işten atılmış işçilerin fabrika önündeki direnişine destek amacıyla, işten çıkarılma tehditlerine rağmen, zaman zaman iş yavaşlatma eylemleri yapıyorlar.
Öte yandan, sendika yöneticileri ile patron arasında yapılan ve şimdiye kadar herhangi bir sonuç alınmamış olan görüşmeler, işçileri oldukça rahatsız ediyor. Çünkü görüşmeler bir pazarlık içerisinde ve işçilerin inisiyatifi dışında yürütülüyor. Görüşmelere müdahale etmek isteyen öncü işçiler, sendika yöneticileri tarafından dışlandıklarını ifade ediyorlar. İşçiler, işten çıkarılanların -geçen yıl olduğu gibi- bir kısmının işe geri alınmasıyla yetinmeyeceklerini; sendika-patron işbirliğinin karşısında durup işten çıkarılan tüm işçiler geri alınıncaya kadar direnişlerini sürdüreceklerini ifade ediyorlar.
İşyerinde çalışan ve 2011 yılından beri DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş sendikasında örgütlü olan 34 işçi, 24 Haziran’da kıdemsiz-tazminatsız olarak hukuksuz bir şekilde işten çıkarılmıştı. Bu işçiler, 28 Haziran günü fabrika önüne bir direniş çadırı kurdular ve yıllardır çalıştıkları işlerine geri dönünceye kadar direneceklerini açıkladılar.
FCMP TR Metal patronu, -tıpkı diğer patronların yaptığı gibi- İş Kanunu’nun 25/2 maddesindeki “performans düşüklüğü” bahanesine başvurdu. Bu yolla, gerçekte olmayan bir gerekçeyle ve herhangi bir bildirimde bulunulmadan, bütünüyle keyfi bir şekilde 34 işçi işten çıkarıldı. Aynı işyerinde, geçen yıl Ağustos ayında da, “ekonomik kriz” gerekçesiyle 21 işçi işten çıkarılmış; işçilerin tepkisi üzerine sendika yöneticilerinin araya girmesi sonucunda işten çıkarılan işçilerin bir kısmı işe geri alınmıştı.
Ancak, bu kez, işten çıkarmaların asıl amacının örgütlülüğü ortadan kaldırmak olduğu anlaşılmaktadır. Bu, şirketin, her durumda işçilerin haklarındaki kayıplara göz yuman Birleşik Metal bürokratlarından korktuğu anlamına gelmiyor elbette. Eylül ayında yapılacak olan toplu iş sözleşmesi öncesinde, 2-3 işçinin maaşına zam yaparak onları “beyaz yakalı” kadrosuna alan patron, işçileri birbirine düşerecek bir yol izledi. Şirketin, bunun ardından, sendikalı olarak çalışan 70 işçiden, aralarında işyeri temsilcilerinin de bulunduğu yarıya yakınının işine son vermesi, işyerinde TİS’i ortadan kaldırmayı ve böylece işçi maliyetlerini en aza çekerek kârlarını arttırmayı hedeflediğini gösteriyor.
Direnişteki işçiler, başlatılan işten çıkarmaların arkasında, FCMP TR Metal patronu ile işbirliği içersinde olan Turgutlu’daki sermaye çevrelerinin olduğunu da ifade ediyorlar. Onlar, metal sektöründeki yatırımların arttığı Turgutlu bölgesinde, 600’e yakın işçinin çalışacağı İZELTAŞ fabrikasının yakında açılacağını belirterek, örgütsüzleştirmeye yönelik saldırıların bu dönemde yoğunlaşmasının bir tesadüf olmadığını ifade ediyorlar.
FCMP TR Metal işçilerinin Birleşik Metal-İş sendikasında örgütlenmesiyle birlikte ücretlerin ve sosyal hakların kısmen iyileştirilmesi, yalnızca FCMP TR Metal patronunu değil; aynı zamanda bölgede güçlü sermaye yatırımları yapan ya da bu yönde planlaı olan diğer patronları da rahatsız ediyor. Bu yüzden, FCMP TR Metal patronunun işyerini sendikasızlaştırma yönündeki girişimlerinin başlıca destekleyicisi Turgutlu Ticaret Odası ve Turgutlu Organize Sanayi Bölgesi yönetimidir.
Sermayenin bu tür işten çıkarma saldırılarına başvurması, sendikalara ilişkin yanılsamaların başlıca nedenlerinden biridir. Daha önce TİS kapsamının olmayan, patronun ücretleri keyfi olarak ve bireyler bazında belirlediği, sosyal hakların hiç olmadığı fabrikalarda, sendikal cendere içinde bile olsa, bir örgütlülüğün oluşması, çalışma koşullarında kısmi de olsa iyileştirmelerle sonuçlanabilmektedir. Ancak bu, işçilerin patron karşısına tek tek bireyler olarak değil, birleşik işçiler olarak çıkmasının bir ürünüdür.
Fakat bu durum, “sol” görünümlüler de dahil sendikaların işçi sınıfına yönelik sermaye saldırısına kimi zaman açıkça (Türk Metal gibi) kimi zaman da gizlice (Birleşik Metal gibi) ortak olduğu gerçeğini ortadan kaldırmamaktadır. Patronlar, sonuçta işçi sınıfından oy alma kaygısı taşıyan burjuva siyasi partilerin çıkardığı yasalar çerçevesinde belirlenen TİS’lerle uğraşmadıkları ve işçileri dizginsiz sömürebildikleri koşulları elbette tercih edebilirler. Ama bu, onların, kendileriyle sıkı işbirliği içinde çalışan sendika bürokratlarından korkmalarının değil, kârlarını düşürmeme çabalarının bir ifadesidir.
Küresel kriz ve sertleşen rekabet, kapitalistleri kâr oranlarını yükseltmek için doğrudan artı-değer sömürüsünü arttırmaya; yani işçileri daha düşük ücretlerle daha fazla çalıştırmaya zorlamaktadır. Küresel rekabetten kaynaklanan bu zorlama o kadar güçlü ki, patronlar, kendileri adına işçilere gardiyanlık yapan sendikaları bile birer maliyet arttırıcı unsur olarak devre dışı bırakmaya yöneliyorlar.
Yoksa sendikalar, en son yine Manisa’daki Standart Profil’deki sendikasızlaştırma saldırısında ve yüzlerce başka örnekte gördüğümüz gibi, sermayenin saldırılarına karşı, sözlü açıklamalar dışında hiçbir şey yapmıyorlar. Türk Metal’in, metal işkolundaki TİS’lerde bir kez daha aceleyle satış sözleşmesine imza attığını ve Birleşik Metal-İş’in de onun izinden gittiğini biliyoruz. Bu sendikalar ve onların bağlı olduğu konfederasyonlar, işçi sınıfının karşı karşıya kaldığı hiçbir saldırıda ortak bir direniş sergilemediler.
Tersine, onlar, bu günlerde THY’de gördüğümüz gibi, işçilerin zorlaması sonucunda sergilenen her türlü direnişi etkisizleştirmek ve yenilgiye uğratmak için, şirketlerle ve hükümetle işbirliği yapıyorlar. İşçilerin işyeri ve işkolu bazında parçalanmışlığına son vermenin ve sermayenin kapsamlı saldırılarına başarıyla yanıt verebilmesinin yolu, onların sendikal sınırları aşan kapitalizm karşıtı yeni türde kitlesel örgütlenmelerini yaratmalarına ve sermayeye karşı mücadeleyi, aynı patronların yaptığı gibi, siyasal çerçevede sürdürebilmelerine bağlıdır.