Doğu’da İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarının sürdüğü, batıda ise büyük bir heyezanla Başkan seçilen Obama’nın Başkanlığı için geri sayım yapıldığı günler olan 2009 yılının hemen başında, Rusya ve Ukrayna arasında ortaya çıkan -bu iki ülkeyle sınırlı kalması mümkün olmayan- doğalgaz krizinin, Ukrayna ve Rusya Başkanlarının 17 Ocak’ta bir araya gelmesiyle şimdilik “aşıldığını” belirtelim.
Ocak ayının başından itibaren yaklaşık 20 gün süren ve Avrupa’nın büyük çoğunluğunu etkileyen doğalgaz krizi, Vladimir Putin ile Ukrayna Başbakanı Yulia Timoşenko’nun 17 Ocakta Moskova‘da yaptığı görüşmede “son buldu”. Yapılan görüşmede krize neden olan fiyatlandırma ve şartlar konusunda taraflar arasında anlaşma sağlanmasıyla Avrupa’ya gaz akışının en kısa zamanda başlayacağı ifade edildi. Bununla birlikte anlaşmada, Ukrayna’nın, 2008’de 1000 metreküp doğalgaza Avrupa ülkelerinin ödediğinin yarısından az bir rakamı yani 179,5 ödediği hatırlatılırken, 2009 yılında da, krize neden olan 250 doların altında bir fiyat ödemesi Rusya tarafından kabul edildi. Anlaşmanın bir diğer maddesi de Rusya’nın, Ukrayna’dan gaz geçişinde ortaya çıkan masrafları üstlenmesi olurken Ukrayna da yapılan anlaşma gereğince Rusya’nın bu yıl ifade ettiği rakamı 2010’da ödemeyi kabul etti.
Basında da yer aldığı üzere eski doğu Avrupa ülkelerinin NATO’ya ve ABD’ye yakınlaşmasının yarattığı çelişkiler, özellikle bölgede Ukrayna ve Rusya arasında kronikleşen enerji krizlerinde kendisini sık sık göstermekte. Aynı çelişkiler geçtiğimiz yıllarda da benzer vana kesme eylemlerine yol açmış olsa da bugün içinden geçtiğimiz ekonomik krizle birlikte bu tür saflaşmalar bölgede çok daha çatışmalı dönemlerin habercisi olacak düzeyde diyebiliriz. Son yaşanan krizde Rusya’nın Ukrayna’ya önerdiği bin metreküp için 250 dolarlık zamlı fiyatın Ukrayna tarafından kabul edilmemesiyle başlayan kriz, doğalgaz akışının Rusya tarafından durdurulmasıyla sürmüştü. Sonrasında Gazprom’un Kiev’in Avrupa transit hattından gaz çaldığı iddiası ve AB’den bu konuda destek istemesi süreci derinleştirmişti.
Basından da bilindiği üzere ocak ayının hemen başında Rusya’nın vanaları kesmesi ile birlikte AB, Rusya ve Ukrayna arasında; Ukrayna’da gaz denetiminin bağımsız bir mekanizma ile sağlanmasına yönelik bir anlaşma yapılmış ve anlaşmanın ardından Rus Başkan Medvedev tarafından yapılan açıklamayla vanalar açılmıştı. Rusya ve doğalgaz krizi konusunda oldukça sıkıntılı bir dönemden geçen AB’nin “etkin” müdahalesiyle vanalar açılmıştı açılmasına ama vanalardan doğalgaz bir türlü Avrupa’ya ulaşmamıştı. Kısa bir süre sonra taraflar arasında yapılan antlaşma, uluslararası basının iddia ettiğinin tersine krizi bitirmemiş dahası Ukrayna kendisine ulaşan gazı teknik gerekçelerle de olsa Avrupa’ya iletmemişti.
Hal böyle olunca Ukrayna’nın doğalgaz şirketi olan Naftogaz Başkanı Oleh, bir açıklama yaparak, bu yeni kesintinin nedenini, Rus doğalgaz şirketi Gazprom’un koyduğu şartlar olarak ifade etmişti. Buna ek olarak Oleh, Rusya’nın gaz gönderdiği hattın iç tüketim için kullanıldığını belirttikten sonra bu hattan Avrupa ülkelerine gaz gönderilebilmesi için ülke içine verdikleri gazı kesmek zorunda kaldıklarını bunun da mümkün olmadığını belirtmişti. Ukrayna’lı yetkililer Rusya’nın, Kiev’in ‘itibarını düşürmek için’ Avrupa’ya verdiği doğalgazı teknik açıdan mümkün olmayan bir hat üzerinden gönderdiğini ileri sürmüştü.
Rusya ve Ukrayna arasında krizin gerekçeleri üzerine tartışmalar sürerken başta Moldova olmak üzere Bosna Hersek, Sırbistan, Bulgaristan ve Makedonya gibi enerji stokları bulunmayan ülkelerin gaz arzı tamamen kesilmiş ve küresel ekonomik krizin de bir bütün olarak yoksulluğu ve işsizliği arttırdığı bu ülkelerde sanayi üretiminin büyük bir bölümü durma noktasına gelmişti. Doğalgaz kesintisinin ulaştığı boyutun %97’i bulduğu Slovakya’da hükümet, AB’nin iki yıl önce kapatma kararı aldığı Bohunice nükleer reaktörünü yeniden hizmete sokmak durumunda kaldığını açıklamıştı. Hükümet yaptığı açıklamada Bohunice reaktörünün V1 birimini yeniden hizmete sokma kararı aldığını ifade ederken Başbakan Robert Fico, “Bu kararımızla AB üyelik anlaşmasını ihlal ettiğimizi biliyoruz ancak, halkın ısınma ve aydınlanma ihtiyacını karşılayabilmek için buna mecburuz” demişti. Slovakya’dan sonra Yunanistan ve Almanya ile birlikte içinde Fransa ve İtalya’nın da bulunduğu birçok Avrupa ülkesinde doğalgaz büyük ölçüde hissedilmişti.
Geçtiğimiz yıllarda Ukrayna ile Rusya arasında yaşanan benzer doğalgaz krizleriyle karşı karşıya kalan ve gaz tüketiminin yüzde 25’ni Rusya’dan karşılayan AB ülkeleri enerji arzında yaşanan bu sıkıntıyı giderecek projeleri raflardan indirmeye başladı. Bugün Rusya ile Ukrayna arasında yapılan yeni bir anlaşmayla aşılmış olan bu krizi yönetmede başarılı olamayan AB, başta Nabucco projesi olmak üzere içinde yenilenebilir enerji kaynaklarının da bulunduğu birçok projeyi içinden geçtiğimiz küresel krize rağmen gündemine aldığını ifade etti. AB dönem başkanı Çek Cumhuriyeti Başbakanı Mirek Topolanek, AB’nin enerji konusunda “önceliğinin” Nabucco projesi olması gerektiğini söylerken, AB ülkelerinin nükleer enerji de içinde olmak üzere, enerji kaynaklarındaki çeşitliliği artırmaları gerektiğini savunduğunu hatırlatmadan geçmeyelim.
Nabucco dışında Rusya’nın Novorisisk Limanının, Karadeniz’in altından geçerek Bulgaristan ya da Romanya’ya bağlanmasını öngören Güney Akım projesi de bahsi geçen alternatiflerin başında geliyor. Fakat, AB Komisyonu, doğalgazda Rusya’ya bağımlılığı daha da artıracak olan Güney Akım projesi yerine Hazar ve Orta Doğu gazını Türkiye üzerinden taşıyacak Nabucco’ya daha fazla ağırlık verilmesini istedi. Küresel krize rağmen AB, Nabucco projesini bu kadar sık dillendiriyor olsa da özellikle bu projenin merkezinde yer alan Azeri ve Türkmen gazının büyük bir bölümü bugün Ruslar tarafından satın alınmıştır. Kendisinin de Nobocco projesine gaz satabileceğini açıklayan Rusya’nın Ortadoğu Kafkaslar ve Avrupa’da doğalgaz egemenliğini sürdürmek istediğini herkes tarafından bilinen bir gerçek. Bu projenin hayata geçirilmesini engelleyen gerekçelerden Rusya ayağını bir kenara koyduğumuzda dahi gerek ABD’nin Irak işgali gerekse ABD’nin İran ile ilişkilerinin bugünkü boyutu böylesi kapsamlı bir projeyi mümkün kılmamakta. Bu projede Mısır’a yapılan göndermelerde bu ülkenin gaz arzının Avrupa’nın ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak oluşuyla anlamsızlaşmaktadır.
Rusya ve Ukrayna arasında yaşanan doğalgaz krizinde tarafların birbirlerine atfettikleri gerekçeleri ve bu gerekçelerinin doğruluğu ve yanlışlığı üzerine yapılan tespitleri bir kenara koymamız gerektiğini aksi halde ayrıntılar içinde yönümüzü bulmamızın epey zorlaşacağını belirtmeliyim. Bu yöntemsel tutarlılığı ifade ettikten sonra kapitalizmin, kapsamlı bir ekonomik krizin ve onun siyasi sonuçlarının ortasından geçtiğini ekleyelim. Dolayısıyla bugün sadece Doğu Avrupa’daki bahsi geçen enerji krizinde değil Rusya ile Gürcistan arasında geçtiğimiz yıl yaşanan çatışma ile birlikte Ortadoğu’da başında İran’ın yer aldığı geniş bir bölgede benzer çelişkiler derinleşmekte. Tam da bu nedenle bugün Rusya ile Ukrayna veya Gürcistan arasında yaşanan bu çelişkiler siyasi olarak Rusya dışındaki bu ülkelerin AB ve ABD’ye yakınlaşması olarak gözükse de bunun ekonomik gerekçeleri bizzat içinden geçtiğimiz küresel krizde ifadesini buluyor.
Yazılarımızın çoğunda ifade ettiğimiz gibi uluslararası üretimin, küreselleşme ile birlikte son 30 yılda muazzam bir biçimde artış göstermesine paralel olarak enerjiye duyulan ihtiyacı da en az onun kadar arttırmıştır. Bugün üretimde yaşanan bu niteliksel sıçrama enerji sorununu tarihte hiç olmadığı kadar uluslararasılaştırmıştır. Böylece enerjiye duyulan ihtiyaç yeryüzünü 30 yılda on binlerce kilometrelik doğalgaz boru hatlarıyla donatmıştır. Binlerce kilometreyi kateden ve onlarca ülkeyi geçen doğalgaz dünyanın ihtiyacını duyduğu enerjiyi sağlamakta. Üretici güçlerin gelişmişlik düzeyinin ifadesi olan bu verili durum, kapitalizmin içkin rekabeti ve bu rekabetin sermayenin ulusal sınırlarında cisimleşmesi şimdilik Rusya ile Ukrayna arasında yaşanan boyutta çelişkilere neden olsa da önümüzdeki yıllarda daha kapsamlı yıkımlara yol açacak çelişkilere neden olacaktır.